
* İnsanlar zorunlu olarak öylesine delidirler ki, adeta, deli olmamak deliliğin bir başka biçimidir.
* İnsan tabiatının düşselliği, kısmen insanın tamamlanmamışlığından kaynaklanmaktadır. Mütehassıs organlardan yoksun bir varlık olarak insan, bir anlamda, bir yarı-hayvandır. Kendisini teknolojiyle tamamlamak zorunda olan insan, bunu gerçekleştirirken adeta bir yaratıcıdır – bir anlamda bir yarı-tanrıdır. Ayrıca, belli bir çevreye organik adaptasyondan mahrum olduğu için de, çevresini kendisine adapte etmek ve dünyayı yeniden yaratmak zorundadır. Kendini tamamlamak, fiziksel varlığının sınırlarını aşmak için sürekli çalışma, insanın yaratıcılığının enerji santrali ve gayritabiiliğinin kaynağıdır. Zira, insanın tabiatın sınırsız uysallığından ve sabitliğinden kurtulması, kendini tamamlama süreci içerisinde gerçekleşir.
* Mutlak iktidar bir toplum değil bir hayvanat bahçesi ortaya çıkarır – bu hayvanat bahçesinin, D’Argenson’un deyimiyle, “bir mutlu insanlar koleksiyonu” olması mümkün olsa da.
* Sıradan işlerde başarısız olan insanın imkansız olana ulaşma eğilimi sergilediklerini görürüz. Muhteşem planları gerçekleştirmeye heves eder ve daha üstün insanları zor durumda bırakacak işleri ifa hususunda benzersiz bir sebatkarlık ve görülmemiş bir hareketlilik sergilerler. Mümkün olanı halletme hususunda başarısızlığa uğramanın insanları imkansızı yapmaya yöneltmesi bir paradoks gibi gözükebilir, fakat zayıfların kafa yapısına aşina olan kişi, bu cürretkarca davranışın bir kolaya kaçış olduğunu bilir: Zayıfların be kadar heveskar bir şekilde muazzam teşebbüslerde bulunması, başarısızlıktan sorumlu olmamak içindir. Zira, mümkün olanı elde etme hususundaki başarısızlığımızın sorumluluğu sadece bize aitken, imkansız olanı elde etmede başarısız kaldığımızda başarısızlığı teşebbüsün büyüklüğüne atfederek kendimizi temize çıkarırız.
* Yeteneksizler ve uyumsuzlar, tüm alanlardaki yenilikleri teşvik ve kucaklama hususunda da yüksek ölçüde bir maceraperestlik sergilerler. Köklü toplumsal reformları destekleyenler, iş hayatında ve sanayide yeni atılımlar gerçekleştirenler, çölleri terbiye etmeye kalkışanlar veya edebiyat, sanat, müzik gibi alanlarda yeni ifade tarzları bulmaya çalışanlar genellikle başarılı insanlar değildir. Başarılı insanlar genellikle oldukları yerde kalır ve nasıl yapılacağını bildikleri şeyi daha çok ve daha iyi yapmaya devam ederler. Yeni olana atılış, çoğunlukla, savunmasız konumdan bir kaçış ve yeteneksizliği gizlemek için bir manevradır. Bir öncü rolü üstlenmek, kişinin, kendisini, yeteneksizliğin ve beceriksizliğin kabul edilebilir ve hatta kaçınılmaz olduğu bir konuma sokması demektir. Çünkü deneyim ve teknik bilgi yeni olanın üstesinden gelmede fazla etkili değildir ve bütünüyle yeni olanın kötü biçimli ve çirkin olması beklenir.
* Kelimeler, düşünceyi şekillendirir, duyguyu harekete geçirir ve eyleme yol açarlar; öldürür ve diriltir, hasta eder ve iyileştirirler. “ Söz adamları” – rahipler, peygamberler, entellektüeller – tarih içerisinde askeri liderlerden, devlet adamlarından ve iş adamlarından daha belirleyici bir rol oynamıştır. Kelimeler ve büyü, özellikle de mevcut yaşam biçimlerinin çözülmekte olduğu ve insanın bilinmeyenle boğuşmak zorunda kaldığı bunalım zamanlarında belirleyicidir.