1800’lerin başında İngiltere’de yaşayan İskoç bir mühendis olan McAdam, çukurlarla dolu, çoğunlukla çamur kaplı, sıklıkla geçit vermeyen toprak yollarda insanların malları ve tedarik malzemelerini taşımaya çalışırken çektiği zorluğu fark etti. Kaya ve çakıl tabakaları kullanarak yol seviyelerini yükseltmeye yönelik olağanüstü bir fikir buldu. İlçeler birbiri ardına, günümüzde makadam kaplama denilen bu uygulamayı benimserken şaşırtıcı bir artçı etki meydana geldi. İnsanlar aniden birbirlerinin mallarına ve hizmetlerine daha güvenilir bir erişime sahip oldular. Ana yollardan yan yollar türedi ve çok kısa bir süre sonra bütün kırsal bölge, ulaşımın güvenilir ana yollarını kullanarak en uzak noktalara erişime kavuştu. Ticaret büyüdü. İnsanlar zenginleşti.
McAdam, nesnelerin hareket etme şeklini değiştirerek yaşama şeklimizi değiştirdi.
Eylül 1969′da iki bilgisayarın birbirine bağlanarak oluşturduğu ARPANET şebekesi internetin temelini oluşturdu. Ve 1900’lü yılların sonlarına doğru Bill Gates isimli bir bilgisayar dahisi, Windows işletim sistemini geliştirerek sadece bilgisayar mühendislerinin kullanabildiği bilgisayarları herkes tarafından kullanılabilir hale getirdi.
2014 yılında gelişen teknolojik imkanlarla beraber, internete bağlanan bilgisayar arasındaki cılız patikalar otobanlara dönüştü. 1969 yılında iki bilgisayar arasında kurulan bağ, 2014 yılında milyarlarca aygıt arasında kurulan inanılmaz bir şebeke oldu. Çok kısa bir süre içerisinde gezegenin herhangi bir noktasında yaşayan biri diğer ucundaki başka birine erişim imkanına kavuştu. Neredeyse tüm insanlığı kaplayan bir sinir ağı oldu internet. Bunun artçı etkisiyle; ticaret uluslar arası boyut kazandı. İnsanların algıları, değer yargıları, kültürleri, iletişim şekilleri, inanç ve düşünceleri radikal değişimler geçirdi.
Bill Gates insanların bilgiye erişim şeklini değiştirerek yaşama şeklimizi değiştirdi.
Artık düşüncelerimiz ve ürettiğimiz fikirler, parmaklarımızın altında duran klavye ile insanlığın sinir sistemi üzerinden ışık hızıyla gezegenin en ücra noktasına yayılma imkanına sahip.
Bilginin kanı, internetin derisi, erişim hatlarının omurgasından oluşan devasa bir tek vücut oldu dünyamız.
Bu gelişim sadece yaşam şeklimizi değiştirmekle kalmadı. Aslında farkında olmasak bile ülkelerin yönetim şekilleri de değişim geçirdi. Bu değişime ayak uyduramayanlar ise çatırdayarak bir bir devrildiler.
Şimdi dünya da bu kontrol edilemez gücü zaptetme çabası hakim. ABD bir kaç yıl önce herhangi bir siber saldırıya silahlı güçle karşılık vereceğini açıkladı. ABD senatosunun herhangi bir siber atak veya vatan güvenliği konusunda yaşanacak acil durumlarda ABD başkanının tüm interneti kapatma planını onamasının üzerinden ise üç yıl geçti.
Ülkemizde de bu korkunun yansımalarını görmekteyiz. Yakın geçmişte devlet tarafından sınırları belirlenen dört filtreden birini seçmek zorunda kalan kullanıcı, internete sadece bu filtrelerin içinden geçerek girmekle yükümlü oldu. Filtrenin dışına çıkmak, hatta çıkmaya çalışmak bile suç olarak nitelendirilmiş durumda.
Uluslar arası Anonymous hacker timinin Türkiye’deki internet yasaklarına tepki olarak resmi sitelere saldırdığı haberini okuyalı çok oluyor. “Anonymous ‘resmi hedef’e saldırdı, Ayyıldız Tim karşı atakla yanıt verdi” haber başlığını okuduğumda aklıma özlü bir söz geldi : Ateşe ateşle karşılık verenlerin elinde kalan sadece küldür.
Oysa ben, mazlumların zalimlere, zalimlerin ise mazlumlara dönüştüğü bir ortamda yaşamak istemiyorum. Gücü elinde bulunduranın güçsüzü ezdiği ve gücün yanında yer alanların duruma sessiz kaldığı bir dünyada güç sahibi olunsa bile nasıl mutlu ve huzurlu yaşanabilir? Mutluluk bir başkasının güçsüzlüğünden kaynaklandığında adı sadistlik olmaz mı? Bir toplum yasaklarla ıslah edilebilir mi? Kuş pisliğinin talih simgesi olarak algılandığı bir ülkede twitter yasaklanabilir mi?
En büyük umudum; bir gün, kimin söylediği değil, ne söylendiğine önem verecek algı seviyesine ulaşacağımız inancı. Sırf güç sahibi diyor diye, onun gücüne ortak olmak için dediklerine körü körüne inanmayacak insanların var olduğu, demokrasinin, insan haklarının, inanç ve düşünce özgürlüğünün içselleştirildiği bir ülke hayal ediyorum… Yasakların yasak olduğu bir ütopya ülkesi…
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Monitöre bakıyorum şu an. Uzaktan baktığımda içindeki küçük noktalar görünmüyor. İyice yaklaşıyorum....
Şimdi, bir önceki bölümde yazmış olduğum "Gerçek Bir Hikaye" konulu yazının konumuzla alakasını ifa...
Ankara saat sabah 08:15:00 Okulun bahçesinde toplanmış çocukların neşeli çığlıkları arasında müdür ...
10 Cevaplar Kime:“Yasakların Yasak Olduğu Ütopya Ülkesi…”
“Yasakların yasak olduğu bir ülke…” hayali bile güzel…
****************************************
Önce her şey hayaldir. Sonra düşünce, fikir olur. Ardından kelimelere dönüşür, kelimeler davranış olur. Ne küselmiş!..
Hımm! Bu düşündüğün gerçekten ütopya… Çünkü gücü eline geçirenin gözü dönüyor. Ve o gücü devam ettirmek için sınırlarını olabildiğince genişletmeye, kontrolu altında tutabileceği en fazla bireyi, kendi belirlediği kurallar içine almaya çalışıyor. Güç kimdeyse hükümdar odur anlayışı böyle büyüyüp yaşıyor.
Dedim ya senin düşüncen gerçekten ütopya…
************************************
Her şey önce istemekle başlar… Evet imkansızı istiyorum.
Ya-sakla-mayın ya.. kokar çürür.. hem de öbür tarafa mı götüreceksiniz ya.. dağıtın gitsin.
Beri yandan, yasaklamak aşağılayıcı bir şey olsa gerek. Yani diyor ki ağam;
“Bak senin aklın ermez, bu şey kaka bir şeydir, ellemeyecen, tamam mı..”
İstanbul.. hafiften yağmurlu bir hava,
Arnavut amca tramvaya biner,
az sonra tabakasını çıkarır dolma gibi bi cigara sarar, yakar..
Vatman “-Aman baba,, söndür onu..”
“- Niye bre more?”
“- Yasak amcacım yasak”
“- A be bu devletin arabasıdır, tütünü satan devlettir…”
“- Yasak baba yasaak..”
Arnavut amca homur homur söylenerek başparmağının tırnağını dolma cigaranın ümüğüne bastırır..
Deerken efenim,
Duraktan cici bir hanımefendi cici finosuyla biner tramvaya..
Fino doğal olaraktan silkinir.. tüylerindeki damlacıkları atar..
Arnavut amca bakar bakar;
“- More bu nasıl iş.. cigara yasak kopek suyu serbest..” çakmağını çıkarır.. yolculara seslenir
“- Yakın bre cigaralari..”
………
Yanlış şeyler mi yakıp dururuz ne..
“Sigaraları söndürün, yasakları yakın..
**********************************
Bir toplum gelişmişliği ölçüsünde yasaklama zihniyetinden uzak kalabilir. Oysa bizde sadece yasak yok yassağğh da var.
ahanda sürü psikolojisi…..
süper tespit…
liderlerin liderlikten çıkıp zinciri çek istediğin yere götür psikoloijisi ve çevresindekilerin de ona ştaat etmesi sırf kendi çıkarları için ve sahte dostluk nidaları….günümüz Trükiyesinde yaşanagelen bir durum ve başımızdakiler bunların en çarpıcı örneği….
( başımızdakileri biliyosun oyumbencim ……
*************************************
Başıma gelenleri bir ben biliyorum.
Yasaklarin yasak oldugu yerde de yasak yok mudur acaba ????
Zaten utopyanin da anlami degil : Mumkunsuzluk…..
))
*************************************
Biz buna paradoks diyoruz. İmkansızı istiyorum.
Konuyu ülkemizdeki internet yasağına pek güzel bağlamışınız arada.. Merak ettim internette herşey yasaklanacakmış gibi anlayıp, porno siteleri ve çocuklara karşı aşırı tehlikeli düşmanlık duyguları besleyen oyunların engelleneceğini kapsayan ve avrupadada bu engellerin olduğu mevzu neyinize batıyor?
***********************************************************
Bana cahillik batıyor. İnsanların hiç bir şeyi okumaması, okumadığı için bilmemesi ve çıkarına geldiği şekilde anlaması batıyor. Güzel namelerle çalınan bir kavalın peşinden büyülenmiş bir şekilde yürümelerini hayretle seyrediyorum.
Ülkemizde uygulamaya geçecek internet güvenliği kanununu kaç kişi okudu acaba?
Zira bahsi geçen konuyu objektif olarak değerlendirebilmemiz için gerekli referanslar kendini otorite olarak kabul eden zatların konuşmaları değil kanun maddeleri olmalıdır.
Okumayanlar için kısaca bilgi vermek istiyorum. (Kanun maddeleri dahil olduğu gibi alıntıdır. )
“5809 sayılı kanunun 4’üncü 6’ıncı ve 50’inci maddeleri ile 28.07.2010 tarihli ve 27655 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Sektöründe Tüketici Hakları Yönetmeliği’nin 10’uncu maddesi hükümleri kapsamındaki “İnternetin Güvenli Kullanılmasına İlişkin Usül ve Esasalar” kararnamesinin ikinci maddesi filtre uygulamasının kimleri kapsayacağını anlatıyor:
Madde 2 -(1) Bu Usul ve Esaslar, güvenli internet hizmeti sunumu ve kullanımı kapsamında internet hizmeti sunan işletmecileri ve internet hizmetinden yararlanan bireysel aboneleri kapsar”
Bu madde her ne kadar tüm internet kullanıcılarının filtre üzerinden internete bağlanmak zorunda olduğunu söylüyormuş gibi görünse de, “bireysel aboneler” vurgusu, kurumsal abonelerin uygulama dışında kalabileceğini düşündürüyor ki, bu da başbakanlık, bakanlar, meclis ve ya şirketler gibi, servis sağlayıcılara kurumsal olarak abone olan mekanlarda filtre uygulamasının zorunlu olmayacağının işareti sayılabilir. Ancak bizi ilgilendiren evinde internete bağlanmaya çalışan vatandaşın neyle karşılaşacağı sorusu.
Bu maddeye göre, hepimizin internete bağlanmak için seçim yapmak zorunda olduğu 4 filtre tipi var: Aile profili, Çocuk Profili, Standart Profil ve Yurtiçi Profil.
Burada iki konu önem arzediyor.
1. Filtre seçimi zorunlu mu?
2. Standart filtrede hiçbir kısıtlama yok mu?
Bu soruların cevabı yasa maddesinde veriliyor:
Madde 7- Fıkra 4: Güvenli internet hizmeti almayı tercih etmeyen kullanıcı, standart profil üzerinden hizmet alır. İşletmeciler bu hususta bireysel aboneleri talep olmaksızın bilgilendirmekle yükümlüdürler.
Uygulama devreye girdiği 22 Ağustos sabahı, internet servis sağlayacımıza eğer bir filtre tercihi bildirmemişsek, yani filtre kullanmayı tercih etmemişsek, Devlet bizim standart profil üzerinden internete bağlanmamızı uygun görecek ve bağlantılarımız otomatik olarak standart profil filtresi içinden geçecek.
Bu noktada, ilgili yetkili kişiler ve kurumlar, Standart Profil’de herhangi bir kısıtlama olmadığını dile getirmiş olmalarına rağmen, yürürlüğe girecek kararnamenin ne dediğine bir bakalım:
Madde 4- (1) k- Standart Profil: Kullanıcının erişebileceği internet site ve uygulamalarına ait bir sınırlamanın olmadığı, mevcut mevzuat kapsamında internete erişimin sağlandığı profil”
Yani, gerçekten de Standart Profil’de herhangi bir kısıtlama olmayacak ve denildiği gibi bu gün filtresiz olarak erişilebilen tüm sitelere erişmek mümkün olacak. Ancak bu filtre de “mevcut mevzuat kapsamında uygun görülen siteleri” içerecek ve örneğin You Tube’a bir erişim yasağı getirilirse, You Tube’ a erişmek Standart Filtre ile mümkün olmayacak.
Aslında işin can alılcı noktası burası. Çünkü 22 Ağustos’tan sonra standart filtrenin dışına çıkıp, erişime engellenmiş herhangi bir siteye DNS ve ya başka bir yöntemle bağlanmayı çalışmayı denemenin bile suç kabul edileceği iddia ediliyor. Filtreleri aşmaya çalışma girişimleri de bizzat servis sağlayıcılar tarafından kaydedilerek, BTK’ya düzenli olarak rapor edilecek.
Madde 11 -(1) İşletmeciler, filtreleme işlemini etkisiz kılmak için uygulanan filtre aşma yöntemlerinin engellenmesi amacıyla çalışma yapmak ve söz konusu çalışmaların sonuçlarını periyodik olarak kuruma iletmekle yükümlüdürler.
(2) Filtre aşma yöntemlerinin engellenmesi için gerek görülmesi halinde Kurum tarafından düzenleme yapılabilir.
Bununla beraber; 5809 sayılı yasanın 4. 6. ve 50. maddelerinde BTK’nin internete erişmek için gerekli standart ve şartları belirleyecek kurum olduğu, kararlarına uyulması gerektiği net bir şekilde belirtildiği için BTK’nın oluşturduğu filtrelerin dışında bir seçenekle internete bağlanmaya çalışmak bu yasalara karşı gelmek anlamını doğuruyor.
Devletin böyle bir filtre uygulaması demek, iktidarda kim olursa olsun, istemediği web sitelerinin BTK merkezinden bir tıkla yasaklanıp erişime kapatılması anlamına geliyor. BTK tüm internet servis sağlayıcılarının kurmakla yükümlü olduğu filtre uygulmasının baz aldığı yasaklı ve yasaksız siteler listesini yönetecek kurum ve dilediği siteyi yasaklı siteler listesine alma hakkına sahip. Bu uygulamada iktidarın işine gelmeyen her türlü içeriğe sahip web sitesini bir tıkla engelleyebileceklerini gösteriyor.
Aslında demokrasi bir gelenektir. Zorla kabul ettirilebilecek bir olgu değildir. Ülkedeki sitelerin çoğunda yöneticinin dediği olur, beğenmediğimiz insanları atarız, beğenmediğimiz düşünceleri sileriz tarzı yaklaşımların Türk İnternet topluluklarında hakim olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla gençlerin eline güç geçirdiği anda baskıcı, sansürcü, diktatoryal sanal yönetimler oluşturduğu bir toplumun siyasi partilerinden farklı bir tutum beklemek hayalcilik olacaktır.”
Sonuç itibariyle; porno siteleri ve çocuklara karşı aşırı tehlikeli düşmanlık duyguları besleyen oyunların engelleneceği ile ilgili tek bir satır kanun maddesi yok. Uygulama sonucunda bu tür sitelere girişin engellenecek olmasının bence hiç bir önemi de yok. Odaklanılması gereken konu; hangi sitenin ne zaman yasak olarak kabul edileceğini güç sahibinin ellerine teslim etmek. Bu durumu pornoya indirgemek iğrenç olduğu kadar primitif bir yaklaşım. Hele vatandaşın bu konudaki hassasiyetini sömürerek odağı kaydırmak, işte bu kabul edilemez bir durum. Gelişmiş ülkelerde kanunlar, vatandaşların haklarını korurlar, gelişmemiş ülkelerde ise devletin hakkını… Oysa gerçekten korunmaya muhtaç olan vatandaştır. Diğer yandan gelişmiş ülkelerde neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veren güç halkın iradesidir, iktidarın algısı değil. Bu duruma müsade edenlerin, bir gün bir haksızlığa uğrayıp da kanunlara sığınmaya kalktığında ettiği feryatlar, ikiyüzlülüğünün kendi suratına çarpması olacaktır. Hem de iki yüzüne birden.
Bu arada ABD ve Avrupa’da bir sitenin yasaklı olabilmesi için hangi şartların ve ön koşulların oluşması gerektiğini yazsam oturup ağlamamız gerekir. Hiç bir gelişmiş ülkede bu tür bir filtre uygulaması yoktur. (Denemesi bedava: gidin bir Avrupa ülkesinde ya da ABD’de You Tube u ya da blogspot u kapatın. Üstelik günlerce değil bir saat kapatın, neler olduğunu göreceksiniz. Bırakın kapatmayı, kapatmayı hayal bile ettiremezsiniz o insanlara.) Bu tür uygulamaların olduğu ülkeler eski dünyanın en totaliter ülkleri olan; Çin, Kuzey Kore ve İran’dır.
Hmm. Yazı biraz uzun oldu. Umarım batmamıştır.
******************** Yorum Güncelleme ***********************
2011 yılının altıncı ayında yazmışım yukarıdaki yoruma cevabı. Şu an yıl 2014, aylardan Mart, günlerden Cumartesi, ayın 22’inci günü. Ve kapak olsun diye bir gazete yazısını, yorumumun altına ekliyorum. Yazının başlığı Diktatörün iradesi kırıldı.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26059156.asp
Şimdi anladın mı ne anlatmak istediğimi.
Hı hı yine anlamadın değil mi?
Neyse umarım batmamıştır.
SINIRLAR
Kim demiş susuzluk buraya kadardır,
buradan sonrasında gayrı sular akar?
Kim demiş hava buraya kadardır,
diye, ateş de buraya kadar?
Kim demiş aşk buraya kadardır,
buradan sonra nefret başlar?
Kim demiş insan buraya kadardır,
sonrası, artık insanlıktan çıkar?
Yalnızca umudun dizleri beresizdir.
Ama yine de kanarlar.
JUAN GELMAN
Umudun dizleri kanasa da koşacaktır sonsuzluk üzre, devinecektir. UMUT VE ÖZGÜRLÜK engellenemez, işte bu imkansızdır.
Umut, kopsa bile dizleri koşacaktır sonsuza kadar ve özgürlük onu engellemeye kalkanın celladı olacaktır.
Son paragrafa katiliyorum ve ayni dileklerini diliyorummmm
Özgürlük kendini yok etmek isteyenlerin celladı olacaktır.