
“Aristoteles’in oğlu Nikamokhos’a ithaf ettiği yapıtı ahlak felsefesinin en iyi ifadesidir. Nikomakhos’a Etik bugün hala tartışılan ve uygulanan iyi bir yaşam tarifi sunarak etkili olmaya devam etmektedir. Örneğin, eudaimonia (çoğunlukla mutluluk olarak tercüme edilse de, iyi olmak, başarmak ya da gelişmek olarak da yorumlanabilir.) kavramı modern pozitif psikoloji hareketini şekillendirmiştir. Eser, Aristoteles’in ders notlarından derlenmiş olduğu için tam anlamıyla tamamlanmamış ve cilalanmamış görünse de büyük bir zahmet gerektirmeden okunabilen bir çalışmadır.
Aristoteles’e göre bizi biz yapan aklımız doğrultusunda eylemde bulunabilme yeteneğimizdir. Bir şeyin özü onun nasıl belirlendiğiyle ilgilidir ve biz insanlar da kendi zihnimizi ve eylemlerimizi belirleme yeteneğimiz sayesinde doğadaki biricik varlıklarız. İnsan en nihayetinde tercih ettiği erdemler ve aldığı kararlar bütünüdür ve dolayısıyla yaşamını en yüce erdemlere göre düzenleyen kişi mükemmel olabilir. Başarı işlevin yerine getirilmesine bağlıdır.
Çoğu insan sadece tatminkar bir hayatın peşindedir ancak Aristoteles bu insanların ‘otlayan hayvandan’ farksız olduğunu düşünmektedir. ‘Bütünlüklü bir yaşam’a sahip olmak için, kendimizi durmadan ince eleyip sık dokuyarak ve yeteneklerimizi sürekli geliştirerek eylem ile erdemi birleştirmeliyiz.
Aristoteles, araştırmayı mutluluğun önemli kaynaklarından biri olarak ele alır çünkü araştırma, rasyonel doğamızın tam olarak ifadesine olanak verir. Felsefi ve bilimsel hakikatleri değerlendirip mevcut bilgimizle uyumlu hale getirirken insan olmanın tepe noktasına ulaşırız. Mücadelemiz mutluluk peşinde koşmayı kendi içinde bir amaç haline getirmek yerine, bizim için en fazla anlamı taşıyan bir hayatı gerçekleştirmeye çalışmaktır ve bunu yaparken mutluluk kendiliğinden gelecektir.”
“İnşa ederek inşaatı, arp çalarak arpist oluruz. Aynı şekilde ancak adil davranışlarda bulunarak adil, ölçülü davranışlarda bulunarak ölçülü, cesur davranışlarda bulunarak cesur oluruz.”
“Nasıl olimpiyatlarda en güzel ve en güçlü olana değil, yarışanlara taç giydiriliyorsa (çünkü kazananlar onların arasından çıkar) aynı şekilde yaşamdaki iyi ve güzel insanlardan ancak doğru davranışlarda bulunanlar başarılı olur.”
“Mutluluk uzun vadede, bizim için iyi olduğuna rasyonel bir şekilde karar verdiğimiz şeyin dışavurumundan kaynaklanır. Mutluluk haz değil, anlamlı bir yaşamın sonucudur.”
Aristoteles
İÖ 384- yılları arasında yaşamıştır.
Bir İonia kolonisi olan Stageira’a dünyada gelmiştir. Atinalı değildir.
Babası bir saray hekimi olup kendisi sarayda büyümüş, kralların arkadaşlığını yapmıştır. (II.Philip)
17 yaşında Atina’ya gelip Platon’un akademisine girer. Platon’un ölümüne kadar önce öğrenci sonra da retorik öğretmenliği yapmış ve okulun bilgini, aklı unvanlarını almıştır.
Platon’la ilişkisi epey spekülasyon konusu olmakla birlikte felsefesi tümüyle Platon’dan etkilenmiştir.
Platon İÖ 348 yılında okulunun idaresini yeğeni Speusippos’a bırakır. Bunun üzerine Aristoteles okuldan ve Atina’dan altı yıl süre ayrılır. Bu süre zarfında Assos ve Midilli’de boş durmayıp politika ve biyoloji araştırmaları yapar.
Bu sırada Makedonya kralı II.Philip kral olur ve Aristoteles’i saraya davet ederek onu oğlu Büyük İskender’in eğitimi ile görevlendirir. Bu eğitimin Büyük İskender’i çok etkilemediği düşünülür zira Aristoteles en ideal yönetimin site olduğunu veya barbar-Yunan ayrımını çok sık yaparken İskender doğu ile batıyı birleştirerek bir cihanşümul imparatorluk kurar. Tabii bu aykırılık onların ömür boyu dostluğuna mani olmamıştır. Söylenen göre İskender fethettiği yerlerden hocasına hayvan ve bitki örnekleri gönderirmiştir.
Aristoteles II.Philip’in ölümünden sonra İÖ 336’da Atina’ya dönerek şehir dışında, boş bir gimnazyumda Lise’yi kurar. Burada 12 yıl boyunca ders verir. Bu okul kısa sürede şöhret kazanır ve Platon’un akademisi ile İsokrates’in retorik okulunun rakibi olur.
Büyük İskender’in ölümü ile bağımsızlığını kısa bir süre önce yitirmiş olan Atinalıların Makedonya karşıtı tepkileri ortaya çıkar. Yunan genel valisi korumasındaki Aristoteles de bu tepkilerden nasibini alır ve dinsizlikle suçlanır. O da “felsefeye karşı da ikinci bir suç işlemesine meydan vermemek” amacıyla Atina’yı terk eder ve bir sene sonra uzun zamandır var olan kronik mide rahatsızlığından dolayı, 62 yaşında hayatını kaybeder. Vasiyetnamesinde akraba ve köleleri için aldığı tedbirler onun iyi bir koca, baba ve vefalı bir dost olarak anılmasını sağlayacaktır.
Eğer felsefenin gerçek anlamda kurucusunun Platon olduğu sözü doğruysa, Aristoteles de gerçek anlamda bilimin kurucusu olarak kabul edilebilir.
Yunan dünyasında ilk büyük bilimsel kütüphaneyi kurmuş, ilk harita koleksiyonun düzenlemiş, ilk doğa tarihi müzesini meydana getirmiş olan Aristoteles, öte yandan ilk bilim sınıflamasını yapmış, her bir varlığın ayrı bir türü veya çeşidini ele alan ve bu varlık türüne ilişkin özel problemleri inceleyen “bağımsız bilimler” kavramını oluşturmuş, nihayet bu bilimlere tahsis ettiği özel eserlerinin başında kendi zamanına kadar söz konusu alanda yapılan çalışmalar, ortaya atılan görüşler hakkında verdiği bilgi ve yaptığı değerlendirmelerle de ilk bilim tarihçisi olma unvanını kazanmıştır.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Toplum Sözleşmesi (1762) / Jean-Jacques Rousseau
Bağlamı yeniden çerçevelemekten farklı olarak içeriği yeniden çerçevelemek muhtelif bir durum veya d...
Direnç düzeyiniz beyninizin erken uyarı sistemi tarafından belirlenir. Beyninizin alt kısmında bulun...