
* “Felsefe ile espri aynı şey mi yoksa? Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı? İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı?”
* Bir iyimser, bu dünyanın, mümkün dünyaların en iyisi olduğunu düşünür. Bir kötümserse sahiden öyle olmasından korkar.
* İyimser, “Bardağın yarısı dolu ,” der.
Kötümser, “Bardağın yarısı boş,” der.
Rasyonalist ise,”Bardak gerektiğinden iki kat büyük,” der.
* Yirminci yüzyıl romancılarından Isaac Bashevis Singer, özgür iradeye inanıp inanmadığı sorulduğunda bıyık altından gülerek, “Başka seçeneğim yok,” demişti.
* Alfred North Whitehead, Tanrı’nın geleceği belirlemeye gücünün yetmeyeceğini öne sürmekle kalmadı, savına geleceğin Tanrı’yı belirleyeceği görüşünü de kattı. Whitehead’in süreç felsefesine göre Tanrı ne her şeye kadirdir ne de her şeyi bilendir. Tanrı olayların ilerleyişine göre değişen bir varlıktır. Ya da Yeni Çağcıların jargonuyla: “Tanrı var ya, acayip evrim geçirmiş ha…”
* Satıcı: “Hanfendi, bu elektrik süpürgesi işinizi yarı yarıya azaltacaktır.”
Müşteri: “ Harika! İki tane alayım o zaman.”
* “Bu cümle yanlıştır” cümlesi doğru mu yanlış mı?
* David Hume bir şeyin mucize olduğuna inanmadaki tek rasyonel temel, diğer bütün açıklamaların mücizeden daha ihtimal dışı olmasıdır, demiştir.
* G.K. Chsterton, şunu yazmıştı: “İyi sözcüğünün birçok anlamı vardır. Mesela adamın teki annesini beşyüz metreden tüfekle vurursa, o adama iyi nişancı denir ama bu, iyi birisi olduğu anlamına gelmez.”
14 Cevaplar Kime:“Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer / Thomas Cathert/Daniel Klein – I”
Bardağın dolu tarafını görebilmek her zaman daha iyidir.Bu arada yazındaki ikilemleri çoğaltmak mümkün.(normale döndün galiba)
**************************
Dönüyorum, ama kendi eksenim etrafında…
Olsun buda bir şeydir,en azından olduğun yerde sabit kalmaktan iyidir.
***************************
Farklı bi şey. Girdaba benziyor…
David Hume ” bir şeyin mucize olduğuna inanmadaki tek rasyonel temel, diğer bütün açıklamaların mücizeden daha ihtimal dışı olmasıdır,” demiştir.
Herkes konuşa dursun ben bildiğimi okurum.Hatta konuşa konuşa yorgunluktan ortasından çatlasın ben bildiğimi okurum.Kendim için yaşarımın başka bir söylencesi…
( yavru köpek edasıyla kulaklarını da sarkıtarak yazıya kafasını bir sağa bir sola eğerek bakmış düşünmüş düşünmüş ve bu kanıya varmıştır.)
E güzel
Pimi çekmemle, harekete geçmem ve şehrin içindeki tüm insanlarla birlikte yerle bir olması aynı saniyelere denk gelmeli ki.Operasyon gerçekleşsin.
**********************************
Ne şehri? Aklının pimini çek evren yok olsun. Oh. ( Huzurlanmıştır, elindeki pime bakıp gülümser… )
“Tanrı olayların ilerleyişine göre değişen bir varlıktır.”
Şöyle diyebiliriz yani: Tanrı, kesinlikle değiştirilemez bir kader yazmamıştır bizler için. Yazmıştır da, müdahale etme şansını da vermiştir aynı zamanda. Olaylar, çoğu zaman bizim davranış şeklimize göre değişir. Geleceğimizi yönlendirme şansımız her zaman vardır. 1 nolu davranışı uyguladığımızda A hayatını, 2 nolu davranış ile B hayatını süreriz mesela. Seçim bize bağlıdır. Hangisini seçeceğimizi karakterimiz,yetiştirilme tarzımız, çevremiz, ailemiz, eğitim seviyemiz ve geleneklere ne derece bağlı olduğumuz gibi kriterler belirler. Geleceğe ilişkin aldığımız her karar, uyguladığımız her davranış, attığımız her adım, farklı bir hayat tarzı olarak bize geri dönecektir… dersem katılır mısın acaba?…
Oyumben, yorum yazamadığım yazıların için kusura bakmayasın
Şehir dışında, internet kullanmayarak yaşamayı, dinlenmeyi seçtim uzunca bir süre. Ender olarak da olsa, bir arkadaşın bilgisayarından bakmaya çalışacağım yine yazılarına (bugün olduğu gibi)… Sağlıcakla kal…
************************
İnternet kullanmadan yaşamak ne feci. ( Gözlerini büyütür, ürker. ) Ancak şehir dışında ( mümkünse deniz kenarı) dinlenme fikri kulağa hoş geliyor.
Bu arada kaos teoremine ve kelebek etkisine derinden inanıyorum.
Bu konuyu anlatan en güzel film The Butterfly Effect. Seyredilmesini şiddetle tavsiye ediyorum.
Film tamamiyle bahsettiğin konuyu irdeliyor.
Aslında yapmış olduğumuz her davranış, her tercih, geleceğimizle ilgili radikal değişikliklere sebep oluyor biz farkında olmadan.
Diğer yandan kaos teoremi ve kaosla ilgli alttaki yazıları akıtmadan edemeyeceğim:
Kaos kuramı, kaos teorisi veya kargaşa kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.
Bir sigara dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi dumanın bu dinamiğinin aslında ortamdaki birçok parametre ve etken ile belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki incelemek ve net bir kanıya varmak imkânsızdır. Parametrelerin bu denli değişken olması aslında o parametrelerin de bir çıktı olmasından kaynaklanır. Dumanın hareketine neden olan hafif bir hava akımı aslında odanın başka yerindeki bir sıcaklık değişikliği ve basınç farkının neden olduğu bir harekettir. Ayrıca dumanın dinamiğini etkileyen girdiler birbirlerine bağlı olabilirler ki bu durumu tam anlamıyla içinden çıkılmaz hâle sokar. Sigara dumanı örneğine geri dönersek, hava akımının yalnızca sıcaklık değişiminden kaynaklandığını farz edelim (ki pratikte bu milyonlarca etkenden biridir). Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığından hava akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı sıcaklıkta tekrar değişimlere neden olacağından farklı girdilerle tekrar bir fonksiyon oluşturur ve bu değişim sonsuza kadar devam eder. Birçok farklı girdinin sürekli değişerek fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine kendisini etkilemesi insan zekasının ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin yeteneklerinin çok çok üstünde olmasından dolayı kaos olarak nitelendirilir. Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal ve karmaşa doludur.
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaos_kuram%C4%B1)
“Siz hiç küre şeklinde bulut, koni şeklinde dağ gördünüz mü?” Mandelbrot
“Kaos mutluluktur, çünkü özgürlüktür. Önünüzde uzanan engin bir kırdır. Koruğun yeşilidir. Doğumdur, ciğeriniz patlayasıya havayla dolar, gerilir, acır, yüzünüz buruşur; sert bir refleks, haykırışı andıran bir sesle havayı boşaltır, hemen ardından bir kuvvetli soluk daha… Kaos sevimlidir, komiktir. Güzeldir, okşamak, kucaklamak istersiniz. İlk günahtır. Kendini tanıyıvermedir. Meraktır, zihnin bir oraya bir buraya koşuşturup durduğu. Çelmelenmiş aklın kahkahasıdır. Kaos bunaltıdır, çünkü özgürlüktür. Dağ soğuğu, kış beyazıdır. Doğup kalakalmadır, muhtaçlıktır, yoksunluk, zayıflıktır. Ana rahmini özletecek kadar pişmanlıktır. Hakikatsizliktir. Körün körle dövüşüdür. Keyfiyettir, başına buyrukluktur. Zorbanın, zalimin, haydudun, eşkıyanın, yol yordam bilmezliği, erdem tanımazlığıdır. Düzendir, düzer. Tornadonun, kasırganın, fırtınanın, depremin selin gazabıdır, kaçıp gitmek en iyisi. Burgaçtır, bir kara deliktir ne var ne yok içine çeken. Kaos düzendedir, düzen kaosta. Çünkü her şey değişir.”
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
kaos paradoksa dönüşmediği sürece iyi bir şey diyorsun yani
**********************************
Aslında paradoksal bir kaos ne hoş olurdu. ( Ayağına taş bağlayıp paradoks denizine atlamak ister. )


amaaaan… kendini akıllı sanan delilerin arasın kalmak sıktı beni ama.. Bir insanın aklını gıdıklayan şeyleri bir sırala bakayım… birbirlerine benzer bir yanları var mı? OLABİLİR Mİ???
O zaman fıkra ile felseyi nasıl aynı kefe içinde mütalaa edersin sırf ikisi de aklını gıdıklıyor diye!!!
*****************************
Valla bi sürü şey aklımı gıdıklıyor. Aklımı gıdıklayan şeyleri aynı katagoriye koymuyorum. Fakat kitabın yazarı benle aynı fikirde değil.
Yorumları ve cevaplarını okuduktan sonra, ruhumda bir kaos oluştu, sersemledim. Yorum yapacak halim kalmadı…
İki orta, bi sade, bana müsaade…
************************
Kaosun düzenini hisset o zaman.
Duyumsa kaosu…
Bugün gazetenin kitap ekinde rastladım kitaba.Kitabın ismi ve tanıtımı o kadar hoşuma gitti ki, post olarak koysam mı diye düşündüm
Bizim Temel’in Dublin versiyonları gibiymiş
)
)
Eeee sonuçta filozoflar da insan
*************************
Çekirdek gibi bi şey.
Başlayınca hepsini yemek istiyor insan.
Kelebek Etkisi’ni seyretmiştim zaten. Evet, söylediğim şeyle yakından ilişkili bir film… Hayatın iplerinin kısmen bizim elimizde olduğunu bilmek hem güzel hem de endişe verici, öyle değil mi?.. Güzel çünkü müdahale etme şansımız var demektir bu. Endişe verici çünkü doğru olan davranışı seçmediğimiz takdirde hayatımızın kötü yönde gelişmesinden “kader” değil bizzat kendimiz sorumlu olacağız.
(Kaosun dibine vurmuş bir halde sersem sersem gülümser. Hem yukarıda kaderi yönlendirmek konusunda ahkam keser hem de öylece oturmuş hiçbirşey yapmadan kara delikten çıkacağı günü bekler. Derken yine kendini kadere teslim etmiş olduğunu hayretle farkeder)
********************************
Belki de hayat Tanrı’nın esprisidir… Bilmiyorum… Bazen hiç komik olmuyor…
Hayatın esprisini hayatın sona erince anlıyorsun.Gülmeye fırsat bile vermiyor,o kadar soğuk esprisi…
**********************
Hayatın kamera şakaları da cabası…
Alman yemeklerinin esas sorunu ne kadar yerseniz yiyin bir süre sonra güce acıkmanızdır.Aynı kitap sayfa 84.Kim sanıyor bu ördekler kendilerini.Aynı kitap sayfa 117.Yazılarınız alıntı.Alıntı yazılarınıza alıntı ile yorum yapacağım.Kendi yazılarınızda ise sizi tanımak zor.Bu nedenle hakkında hiçbirşey bilmediğim bir insanın hakkında hiçbirşey anlatmayan yazılarına yorum yazmak sadece kendimi anlatır.Alıntıya cevap vereceksiniz.
********************************
Hö!!!???
”Felsefeyi Mizah Yoluyla Anlamak”
Gerek kitabın içeriği gerekse ismi ondan ilk başta bir nebze uzak durmamı sağladı. Bir kere bir kitap için çarpıcı ve akılda kalıcı bir seçim değil ‘’Platon Bir Gün Kolunda Bir Ortitorenkle Bara Girer…’’ adı.. Hatta kitapçılarda ismini telaffuz ederken oldukça zorlandığımı söyleyebilirim. ‘ ’Platon Bir Gün Kolunda Bir Ortitorenkle Bara Girer…’’ yerine ismini hatırlayamayıp ‘’Platon bir gün biriyle pavyona girer’’ mi demedim ‘’Barda bilmem ne yapar’’ mı demedim. Dedim Allah dedim. Memleketimde çok satan bir kitap olmadığından bu kitabın varlığından bir çoğu haberdar değildi. Kitapçıların bir çoğu ‘’Neee?’’ diye sorup bir kez daha tekrarlattı söylediklerimi. Hatta bir kısmı dalga geçtiğimi düşünüp bıyık altından gülümseyerek şakama! farklı şakalarla karşılık verdi. Eninde sonunda bir tanesinde kitaba rastladım kısa bir pazarlığın ardından da satın alıp kolumun altına da sıkıştırdım.
Bir felsefe kitabı bu kitap. Hani ‘’güldürürken düşündüren ‘’ diye pek bildik klişe bir laf vardır ya ‘’cuk’’ diye oturuyor bu kitabı tanımlamak için. Filozofların felsefi görüşlerini öyle eğlenceli bir dille anlatıyor ki özellikle üniversite sınavlarına hazırlanan sözel öğrenciler için kılavuz kitap haline gelebilir. Tüm Felsefe öğretmenleri de edinmeli bu kitabı, içindekiler dersi daha eğlenceli bir şekle nasıl getirebileceklerine dair yol gösterebilir. E tabi bir de benim gibi ne öğrenci ne de öğretmen olmayıp yalnızca okuma meraklıları da edinmeli bu kitabı böylece bu kitap hayatı keyiflendirmekte önemli bir seçenek oluşturabilir. Kitabın içeriğinden bir örnek vereyim, böylece neden bahsettiğimi daha rahat anlayabilirsiniz:
‘’Post Hoc Ergo Propter Hoc’’Yanılgısı
Bu terimi hiç bozuntuya vermeden, ciddi bir yüzle kullanın, özellikle partilerde hava atmak için epey işinize yarayacaktır.İşin komik tarafı kendi dilinize çevirdiğinizde hava atmaktan çok tam tersi bir etki yaratmakta: ‘’Bundan Sonra Öyleyse Bundan Dolayı’’ Gel de anla.
Bu cümle, bir şey diğerini izlediğine göre, o şeyin diğeri yüzünden olduğunu varsayma hatasını anlatır. Gayet açık nedenler yüzünden bu yanlış mantık ‘’Eroin bağımlılarının çoğu işe esrar çekerek başlamıştır’’ gibi sosyo-politik savlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Söylenen doğrudur ama öte yandan, bahsedilen çoğunluktan çok daha fazlası işe sütle başlamıştır.
Bazı kültürlerde post hoc, hayatı daha eğlenceli kılar: ‘’Güneş horoz öttüğünde doğar; öyleyse güneşi doğuran horozun ötüşüdür’’ Teşekkürler horoz!
Post hoc fıkraları insani kuruntularla oranlı artmıştır:
Yaşlı bir Yahudi genç bir kızla evlenir. Birbirlerini çok sevmektedirler. Ancak adam ne denerse denesin, eşini bir türlü orgazma ulaştıramaz. Yahudi kadınların cinsel haz almaya hakları olduğu için(fıkraya bak fıkraya; sanki diğer kadınların yok!)çift Hahama danışmaya karar verir. Haham dinler;sakalını sıvazlar ve şu öneride bulunur:
‘’Şöyle güçlü kuvvetli bir delikanlı bulun. Siz ikiniz sevişirken bu delikanlı bir havlu alıp sağa sola sallasın. Bu, hanımın fantezi kurmasına yardım edecek ve orgazmı sağlayacaktır.’’
Eve giderler ve Hahamın tavsiyesini uygularlar. Yağız bir delikanlıya para verirler ve sevişirlerken havluyu sallamasını sağlarlar. Ancak yöntem işe yaramaz; kadın hala tatmin olamamaktadır.
Şaşıran çift bir kez daha Hahama başvurur. ‘’Peki’’ der Haham ‘’O zaman tersini deneyelim. Delikanlı hanımla sevişsin, sen üzerlerinden havlu salla’’
Çift bir kez daha Hahamın tavsiyesine uyar; delikanlı hanımla yatağa girerken yaşlı adam havluyu sallamaya koyulur. Delikanlı pek cevvaldir ve çok geçmeden kadın bağıra çağıra orgazma ulaşır.
Yaşlı koca gülümser; delikanlıya bakar ve ‘’Akılsız’’ der ‘’Havlu işte böyle sallanır’’
Kitap, bunun gibi onlarca konu başlığını önce anlatıyor sonra da konunun komik bir fıkrayla pekişmesini sağlıyor. Aristo’dan Kant’a Kant’tan Marx’a hemen hemen tüm filozofların felsefelerini zaman zaman kahkahalar atarak pekiştiriyorsunuz. Okuyun pişman olmayacaksınız…
Yazıyı tamamlamamın ardından televizyonda, siyaset üzerine konuşmalar yapılan bir programda, kadın konuklardan biri aynen şunu söyledi: ‘’Bugün pembe giyindiğimden biraz daha pembe bir görüş sundum ortaya.’’
Ramazan Kurban
*****************************
Felsefe ve mizahın buluştuğu bir kitaptı.
Eğlenerek felsefeyi duyumsamak isteyenler için tavsiye edilebilir…
iyi’yi beğendim. çok mantıklı.
Aşırı mantıklı bence de.