
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
“Ol” der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. “Ol” der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur.
Rüzgâr olmak ister bu kez. Ona da “Ol” der Tanrı.
Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Her şey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı…
Sırtında bir acı ile uyanır….
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..
Amor Fati – Nietzsche
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
23 Cevaplar Kime:“Amor Fati (Yazgını Sev)”
Doyumsuzluğun, durumuna razı gelmezliğin sonu hüsranla biter çok kez, çok doğru bir tespit.
Fakat yazgımın da beni sevmesi gerekmiyor mu? Aksi halde durum platonik bir hal alıyor ki, bunun sonu da hüsran oluveriyor.
Şans, önemli bir faktör sanırım, içinde bulunduğunuz çevre, koşullar, zamanlama vs.
Kendimizi akışına da bıraksak, mücadele de etsek olmayınca olamıyor bazen. Sanıyorum ki buna da “kısmet” deniyor. Ve sevmek tek başına asla yeterli gelmiyor.
Olmayınca olmuyor bazen.
*********************************
Şans hazır aklı severmiş.
Isteklerimizin sonu gelmiyor edindigimiz kazanimlar bize yetmiyor.. hep azimsiyoruz hep daha fazlasini istiyoruz. Ve benligimiz baskalasima ugrarken var olan zamani var olan benligimizle yasamayi es geciyoruz. O yuzden kolay mutlu olamiyoruz
Bence mutluluk bir amaç değil fakat sadece bir araçtır ve insanlar mutsuz oldukları kadar mutlu olabilirler. Bazen bengi-döngü kavramını düşünmekte fayda vardır:
Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı başyapıtında, zamanın çembersel bir görüngü olup, bulunduğumuz anın sonsuz ihtimal arasında, en azından bir kere yaşanmış veya yaşanacak olması gerektiğinden bahseder.
Eğer bir şeytan gece gündüz seni izlese, en gizli düşüncelerine girip şöyle derse ne olurdu: “Yaşamakta olduğun ve yaşamış olduğun bu yaşamı bir kez daha ve sayısız kez yaşamak zorundasın. Yeni bir şeyle karşılaşmayacaksın, tersine her şey aynı olacak!”
Eğer zamanın sonsuzluğuna inanıyorsak, belki de sonsuz döngüye de inanabiliriz. Bizden binlerce yıl önce yaşamış insanların, bizlerle aynı şeyleri yaşamış olma ihtimaline yok diyebilir miyiz?
Belki de herşey daha önce defalarca kez yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Belki de insanlık sonsuza dek kendini tekrarlayacak, aynı şeyleri sar baştan yaşayacaktır.
Benim, 25 yıl önce yaşadığım bir şey, bir diğeri için ‘şimdi-burada’ olan bir şey olarak varlığını ve etkinliğini sürdürüyor olamaz mı?
Nietzsche ile aynı dönemde yaşamış olan Halil Cibran’ın da dediği gibi: İçinizde zamana bağlı olmadan var olan öz, yaşamın zamandan bağımsızlığının zaten farkındadır. Ve bilir ki, dün bugünün anısı yarın ise bugünün rüyasıdır.
Deja vu diyoruz, tarih tekerrürden ibarettir diyoruz. Belki de kendini tekrar eden şey zamanın kendisidir.
Belki de en güzeli akışına bırakmaktır.
bkz. azla yetinmeyen insan
)
Yetinebilsek keşke.
Cok haklisin
yahu bırakın bu savsataları! isteyin daha iyisini isteyin, size yetmediğini düşündüğünüzün değişmesini isteyin ne olur ki! arzu diye bişey var içimizde! sonu gelmez arzular diyarı içimiz… gelmesin sonu ne ola ki! üç günlük dünya amaaaan sen deeeee, gireceğimiz bir karış toprak. kader diye bişey var ve onu değiştirmek için cüz’i irade denen akıl diye de bişey var. Kullan aklını, ruhunun sesini dinle! hadi bana eyvallah
Bilinçsizce yapılan her davranış karşımıza kader olarak çıkar.
“bilinçsizce yapılan her davranış “KEDER” olarak çıkar” diye okudum yazdıklarını
Aslında oldukça benzer.
ÖLMEK İSTİYORUM!
Sıranı beklemelisin. Araya kaynama.
seviyorum.
Tebrikler.
yeni fark ettim yorumuma (seçil) yazılmış olan yorumu. hayatın hep istediğim yönde ilerlemesini veyahut her zaman mutlu olacağım bir hayat arzuluyor oluşuma dair izlenim nereden çıkarılmış anlamadım. tanımadan, etmeden. pes vallahi!
herkesin yazma özgürlüğü bulunduğuyla ilgili bir yorum yazacaksınız biliyorum, lütfen yazmayın.
şunu da yazmadan geçemeyeceğim ama, uysa da uymasa da:
“Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin.. “
Ayakkabıları arkadaşa kargolarsan sorun kalmaz.
bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, bir kaç numara büyük gelebilir zira.
Yazgın böyleymiş.
kötüyü görmeseymişim iyinin kıymetini bilemezmişim diye böyleymiş.
Dualite var.
Kendi dünyasını kazanır dünyayı kaybeden./Nietzsche
Umut kendimizde..
***********************
Umut hala var.