Bazen tek bir soruya vermiş olduğunuz cevap sizin başkaları üzerinde nasıl bir izlenim bıraktığınız hakkında fikir verebilir.
“Müzedesiniz.
Bir resmin önünde, elleriniz arkanızda kenetlenmiş duruyorsunuz.
Hayran hayran resme bakarken yanınıza hiç tanımadığınız biri geliyor ve size bir şey söylüyor.
Yabancı, aşağıdakilerden hangisini söylüyor?”
Nasıl Bir İzlenim Bırakıyorsunuz?
Progress:
Kaynak: htttp://www.fwmail.net/
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Dikkat Testi
Resimde kahve taneleri içinde adam var. Adamın kafasını ne kadar süre içerisinde bulduğunuzu hesapla...
Resimde kahve taneleri içinde adam var. Adamın kafasını ne kadar süre içerisinde bulduğunuzu hesapla...
Nasıl Bilinirsiniz?
On soruluk bu kısa test, birçok profesyonel kuruluş tarafından, insanların iç dünyalarını ve diğer i...
On soruluk bu kısa test, birçok profesyonel kuruluş tarafından, insanların iç dünyalarını ve diğer i...
Yeniliğe Açık mısınız?
Bir iş görüşmesine gittiğinizde, şirket hakkında ne bildiğinizi ve neden orada çalışmak istediğinizi...
Bir iş görüşmesine gittiğinizde, şirket hakkında ne bildiğinizi ve neden orada çalışmak istediğinizi...
Bilgi Paylaştıkca Çogalır...
15 Cevaplar Kime:“Nasıl Bir İzlenim Bırakıyorsunuz?”
insanların çoğu garip bulurmuş beni. işin garibi şu ki, ben onları daha bir garip buluyorum.
ciddiye alınmak için hergün tayyör giyorum, kimse bu çabamı takdir etmiyor!
Ben ise insanların çoğunu değil, insanları garip buluyorum.
Ciddiye almayanları ciddiye almadığın zaman problem kalmıyor.
test çalışıyor. ne zaman kurtulucam ben şu “diğerlerini memnun etme” çabamdan!
Ne yaparsan yap, diğerlerinin asla memnun olmadığını anladığında.
Biliyor musunuz? Ben de bir ressamım: Biriyle ilk kez karşılaştığınızda fazla hevesli davranıyorsunuz. Beğenilmek için gereksiz çaba sarf ediyorsunuz. Bu arada ne kadar çok uğraşırsanız, o kadar batıyorsunuz. Başkalarının hakkınızda neler düşündüğüne bu kadar takmayın. Eğer biraz rahatlar ve doğallaşırsanız sizi daha çok severler.
Hoşmuş.
oyum ben, evet.
Bence de.
çalışmıyor işte testttt
Fakat nasıl olur? Bu imkansız.
benim cevabım:”Biliyor musunuz? Ben de bir ressamım!” oldu…tam da konuyla alakalı,her insan kendi hayatından yola çıkarak değerlendirir diğer insanları.bence bu testte, herkese farklı kişilikler tahsis etmek doğru değil.insanlar yaşadıkları toplumun tornasından geçtiği için(istisnalar hariç) çok da farklı profil çizmezler..hiçbirşeye katkı sunmadığı ,ve hayatında hiçbir zaman herhangi sorumluluk almadığı halde “mit haline getirdiği” bazı soyutlamalar(kahramanlar,liderler,ideolojiler,inançlar) üzerinden kendini gerçekleştiren insanlardan uzak durmam gerektiğini anladım…Böyleleri iş sahip çıkmaya korumaya gözetmeye geldiğinde buharlaşıyorlar…evet bu test, belki de benim için doğru sonucu gösterdi Ben sonuç olarak insanların ne düşündüğüne fazla takan bir insanım…oysa Evrimin temel prensibi güçlü olmaktır.Güçlü olduğun sürece insanlar senin ufak tefek,ve hatta kocaman hatalarını görmezden gelirler….Çünkü her insan hayatının belli dönemlerinde çaresizlik ,anlaşılamama,yoğun acı ,yalnızlık,kaygı ,ihanete uğramışlık hissi ,değersizlik vb hislerinden en az birine veya birkaçına gark olmuştur…ve insanlar bu tür ZORLUKLARIN YARATTIĞI UTANMIŞLIK VE ÇARESİZLİK hislerini Bastırarak zamanla ONARMAYA BAŞLARLAR….ve işin en İlginç noktası, Bir gün karşılarına “UNUTMAYA ÇALIŞTIKLARI VEYA BİR ŞEKİLDE UNUTMAYI(BİLİNÇALTINA İTTİKLERİ) BAŞARABİLDİKLERİ o KÖTÜ(KARA) GÜNLERİ” hatırlatacak bir ŞAHSİYET, BİR ROL MODEL ÇIKTIĞINDA O KİŞİYİ ACIMASIZCA ELEŞTİRİRLER…Çünkü o(zayıf,güçsüz) kişi zamanında kendilerinin düştüğü o acınası durumu kendilerine yeniden hatırlatıyordur…ve bu onların tekrar bilinçaltlarındaki geçmişte yaşadığı benzer acının kodlarını istemsiz bir şekilde geri çağırmalarına ve onu harekete geçirerek kendini şu anda, o kişiden(zayıf,aciz duruma düşen kişiden) olabildiğince farklı olduğuna inandırabilmek için ZAYIF GÖRDÜĞÜ O KİŞİYE OLABİLDİĞİNCE SALDIRIR/YÜKLENİR…(Bizim toplumda güçsüzler asla sevilmez)…Kendisi, bir zamanlar o zor günlerinde bir şekilde hayata tutunabildiği için (bunu bir üstünlük olarak görür) ve herkes bunu başarabilmelidir….çünkü kendisi başarmış(legal illegal yollardan) ve kendisi başarırken hiçkimse ona destek olmamıştır…O yüzden bu bir EVRİM YASASIDIR…EVRİM GÜÇLÜLERİ SEVER…Ve insanoğlu YAŞADIĞI ACILARI(Korku,Endişe,Keder VB) BAŞKA BİR İNSANDA GÖRDÜKLERİNDE BUNA TAHAMMÜL EDEMEZLER…Çünkü kendileri de aynı şeyleri yaşamışlardır ve NEGATİF EMPATİ yaparak O zaafı gösteren Figürden inanılmaz şekilde Nefret ederler…Çaresizlik hissini hatırlatan O kişi düşmanlaşır…Çünkü hayat zordur ve o zorluğu daha önce yenen kişi kendi başına bir şekilde(legal illegal yollardan) bunu aşmıştır…GÜÇLÜ FİGÜRLER neden sevilirler ,Çünkü insanlar EKSİK VE ZAAFLARINI O KİŞİYE KOŞULSUZ DESTEK VEREREK ÖRTERLER…Tek başlarına hayal edip yapamadıklarını o lider kişinin şahsiyetiyle bütünlerler,tek başlarına yenilirler belki ama Liderleri yenilene kadar yenik sayılmazlar.hele ki Güçlü bireyler yetiştiren için Güçlü bir Eğitim ,Demokrasi ve bir Hukuk sistemi yoksa,bu hep böyle kalmaya devam edecektir…bu da evrimin doğal bir sonucudur.Mesela bizim millet kendini rezil eden ve bunun farkında dahi olmayan diye tabir ettiğimiz insanlardan hiç hoşlanmaz.Bu bir Siyasetçi olabilir bu bir Sanatçı olabilir bu bir Profesör olabilir…Gerçekten güzel bir söz var,hiçkimse senin yaşadığın fırtınalarla ilgilenmez,Gemiyi limana ulaştırıp ulaştırmadığına bakarlar…Maalesef EVRİM’e en çok karşı çıkanlar EVRİM yasasını en çok UYGULAYANLAR’dır…
*************************************
İlk insandaki mevcut güç kavramı ile binlerce yıl sonra insanlığın ulaştığı güç kavramı insanın kendisiyle beraber evrimleşmiştir. Eskiden en güçlü kaslara sahip olan, iyi avcı, cesaretli kişiler güç sahibi sayılırken günümüzde çok para sahibi insanlar güçlü sanılıyor. Bence binlerce yıllık bir illüzyonun içerisinde patinaj yapıyoruz. Belki de evrimin özündeki en önemli güç organize olabilmektir. Çünkü dinazorlar gibi en güçlü varlıklar yerine dili yaratarak iyi organize olabilen daha güçsüz varlıklar hayatta kalmayı başardılar. Uyum yeteneği olan, zekası yüksek organize varlıklar hayatta kalmaya devam ediyor. Belki de farklı sorular sormalıyız: Para mı güç sağlar yoksa bilgi mi? Para mı bilgi sağlar yoksa bilgi mi para sağlar? Yumurta tavuk ilişkisine benziyor görünse bile belki de olayları çok daha geniş bir persfpektifle değerlendirmekte şartlara göre kavramların anlamlarının da değiştiğine odaklanmalıyız.
İnsanlar ilk başta ciddiye almıyormuş beni?
************************************************
İyiymiş.
abi,insanlar sosyal ortamlarda çakal gibiler…hani bir sırtlan çakallar yaralı bir aslanın hiç belli etmese de zayıf düştüğünü anlarlar ya (hani henüz anlayamayanlara da zaten kendim söylüyorum) işte öyle !!!En ufak bir Zaafiyetini/Zayıflığını gördüklerinde herkesin suratında beliren kahpece/ibnece bir bıyıkaltı gülüş ve yüzüne kapatılan kapılar!insanlar ekseriyetle neden (bazen hiçbir çıkarları olmadığı halde) güçlü olan ya da güçlü görünmeyi başaranları severler?Birçoğu dedikoducu olduğu için zaten çoktan senin düştüğün zor durum hakkındaki bilgiye vakıf ,senin düştüğün zorluğu öğrenmiş ve bir yerleri(genellikle kaba etinin olduğu yerler) sevinçten kalkmış halde bir kısmına da kendim söylediğim de bir arkadaş olarak beklenen kötü gün dostu cevabını alamadığın gibi şu moda geçiyorlar (lan ben bu adamı güçlü biliyordum ,meğerse zayıflardanmış,meğerse insanmış!!!)Evet ulannnn çakal suratlı ibneler/ opposum suratlı orospular, evet ben İNSANIM ve ACI ÇEKİYORUM!!!İşte bu toplumdur ki ACI çekmeyi utanç ve zaafiyet saydığı için her zaman gidip kendi öz gücü dışında kendine sığınacağı bir liman(Cemaatler,Tarikatler,Çeşitli dernekler,Hemşehri lokalleri, vbb) bularak ,insanın hayatın illa ki “herkesin karşısına çıkardığı sorunlarda”,bir insanın gayet normal olarak “geçirdiği kimi zor süreçlerde” içine düştükleri durumun sorumlusu kendisi olmasa bile sanki kendi hatalarımış gibi algılayarak; ZORLUKLAR,SIKINTILAR,YALNIZLIK,ÇARESİZLİK gibi duyguları UTANILMASI GEREKEN duygular ve dışavurumlar olarak addettikleri için,bu yönlerini kendisi ifşa eden veya o yönde acı çektiği belli olan insanlara VEBALI muamelesi yapıyorlar…herkesin tırnağı çok değerli olduğu halde senin boynun kopsa kimse oralı olmuyor…her kim ki ağlıyor zırlıyor ve belli çıkar ilişkileri ile etrafına dokunulmazlık zırhı oluşturmuş ise genelde ŞEREFSİZCE SIRITARAK SANA NİSPET yapıyorlar…Abi SON SIĞINAĞINI(Aile,dost sandıkların,dürüst hüküm verir farzettiklerin) DA SEL BASINCA mücadeleye devam edip etmemek konusunda şüpheye düşüyor insan…sosyal ortamlarda Zayıflığın kokusu derhal alınıyor ve yalnızlaşan kişi daha da yalnızlaşıyor…Abi Cumhuriyet,Medeniyet,Çağdaşlaşma,Hürriyet,Bağımsızlık GİBİ BİR ÇOK DEĞER ÇOK GÜZEL DE AMA İŞ ELİNDEKİ ÇAPUTA GELDİĞİNDE bu insanlarla mı kurulacak bu sağlam gelecek hedefleri diyorsunuz!!!Bu bahsettiğim insanlar ,sosyal ortamlarda insanlar neden inanmadıkları şeyleri(dostluk,dürüstlük,anlayış,sevgi,saygı,hürmet,vefa vb) paylaşıyorlar,bu ayrı bir araştırma konusu
????sanırım bu yorumumu (Argo kelimlerden dolayı) yayımlamayacasınız!…olsun canınız sağolsun…
***************************************************
İnsanoğlunun duygusal boyutunu, zihinsel yapısını ve beynin işleyiş mekanizmalarını ifade edebilmek için bilim adamları bazı kategorizasyonlar yapmışlardır.
Konu ile ilgili daha önce paylaştığım bir yazıyı dikkatine sunuyorum:
“Bilgisayarlarda yer alan yazılımlar gibi, davranışlarımızın temelini oluşturan ve dünyayı algılarken kullandığımız filtreleri şekillendiren beynimizin davranış yazılımlarına metaprogram denir. İnsanoğlu farkında olmadan bu yazılımlar doğrultusunda yaşar.
Metaprogramlarımızı keşfetmeden, dünyayı nasıl algıladığımız konusunda yeteri kadar bilgimiz olmayacaktır. Diğer yandan başkalarının metaprogramlarını bilirsek; onlarla iletişim kurma becerimiz artacak, insanların farklı bakış açılarını, bize değişik gelen tepkilerini anlayarak empati kurma yeteneğimiz gelişecektir. Üstelik onları ikna etmek için çok çaba harcamamıza da gerek kalmayacaktır.
Her insan kendine has düşünür. Davranış yazılımlarının kodlarını çözmeyi başarabilirsek, her insanın algıladığı gerçekliğe ulaşma imkanımız olacaktır. Bu imkanı kazandığımızda, iletişim kurma konusunda her kapıyı açmamızı sağlayacak sihirli bir anahtara sahip olacağız demektir. ( Gözlerini kırpıştırır, Matrix filmindeki anahtarcıyı düşünür, sık sık nefes alıp verir, titrer. )
Zaman içerisinde her bir metaprogram için bir test yayınlamayı planlıyorum:
–Dış Referans / İç Referans
-Ortak Nokta Odaklı / Fark Odaklı
-Sık sık Kanıt / Tek Kanıt
-Tek Çalışma / Grupla Çalışma
-Acıdan Kaçan / Zevke Yaklaşan
-Genele Odaklı / Özele Odaklı
-İlişki Odaklı / Görev Odaklı
-Tertipli-Düzenli / Bağımsız”
İnsanları katagorize etmenin çok sağlıklı olmadığını düşünsem bile Dış Referans konusunu araştırmanın çok faydalı olacağını değerlendiriyorum.
Kısaca dış referanslı kişinin davranış modeli:
“Yaptıkları herhangi bir şey ya da bir konu hakkında başkalarından duyacakları sözler onlar için önemlidir. Genellikle kurallara uyarlar ve karar verirken başkalarını düşüncelerinden etkilenirler. Onları yönlendirmek oldukça kolaydır. Bazen gereğinden fazla başkalarının sözlerine kulak verirlerse bu, bir sorun yaşamalarına neden olabilir. Takdir edilmek, onaylanmak ya da ödüllendirilmek onlar için önemlidir.”
Bence iç referanslarımız güçlendikçe ve dışsal faktörlerin üzerimizdeki etkisi azaldıkça huzur ve mutluluk ahenkle dans eder hale gelecektir.
İnsan beyni çalarken kendini akort edebilen tek enstrümandır.
Not: Yorumlarda ismi belli bir şahsa hakaret amaçlı olmadığı sürece argo ifadeler kullanılabiliyor.