
Bir toplum ne kadar az gelişmiş ise ilkel beyin (R-Kompleks) baskın karakterlerin o kadar etkin olacağını tahmin edebiliriz. Aynı şekilde, bir insan ne kadar çok kendini geliştirirse, R-Kompleks davranışlarını o oranda kontrol edebilecektir.
Aile ve grup içindeki çatışmaların geniş ölçekli bir versiyonu sosyal alanda görülür. İnsan beyninde olduğu gibi, toplumsal hayatta da bazen İlkel beyin ( R-Kompleks) hakim olur. Böyle dönemlerde Max Horkheimer’in deyişiyle kitlesel akıl tutulması yaşanır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki bir çok sosyal bilimcinin beynini bu konuyla ilgili bir soru kemiriyordu:
Kant, Hegel, Schopenhauer gibi büyük filozofları, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman ulusu, nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gidip 20 milyondan fazla insanın ölmesine neden oldu? Hitler mühendis kafalı olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştır? Mantıklı insanların mantıksızlaşmaya başlamasına neden olan neydi?
Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı barçaları keşfedildi. Almanların beyninde R-Kompleks baskın hale getirilmişti. Peki bunun metodu neydi?
Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, bir insanın beyinin R-kompleks seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri onu bir gruba dahil etmekti. İç bağları sıkı bir grup içinde, kişi aklı ihalesi yoluyla mantığını kullanmaktan vazgeçebiliyordu.
Bu amaçla kullanılan ikinci yol, kitleleri korku kültüründe yaşatmaktı. Eğer bir banka şubesinde havaya bir el ateş ederseniz, eğitim seviyeleri ne olursa olsun, oradaki herkesin beynini bir saniyede sürüngen seviyesine indirirsiniz! Aynı şekilde korkuya dayalı politik propaganda ile kitleler R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.
Bu siyasi stratejide 3-D çok önemlidir: Düşman göster, Dayanışma duygusunu kışkırt, Düşündürme! Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların düşünemesinler! İnsanların mantığına değil içgüdülerine hitap et!
Kitleler bu tip liderlerde ne buluyorlar? En önemli açıklamalardan biri özdeşlik kurma psikolojisiydi. Kendi hayatında yenik, ezik, kompleksli kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıftan intikam alıyorlardı.
R-komplekse hitap eden liderlerin en büyük sırrı, kendisini bir intikam aracı olarak sunmalarıydı. Kaybedenlere oynayarak kazanıyorlardı! Kimliklerini bir düşmana göre konumlandırıyorlardı. Mesajları hep şöyleydi: Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, bana güç ver nefret ettiğin herkesin canını okuyayım!
Not: Bahsi geçen durumun sosyolojik açıdan değerlendirilebilmesi için bakınız: http://www.benoyum.com/?p=13 ( Kesin İnançlılar / Eric Hoffer )
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Zamanında inde azgın köpekler vardı. Fakat sonunda bunlar kuşla ve sevimli şarkıcıklar oldular. Zehi...
Özgürlüğe doğru bir milim olsun ilerleyebilmek istiyorsak, dünya vizyonumuzu ters yüz etmemiz gereki...
... Ormana gittim, çünkü yaşamı bilinçli yaşamak istiyordum, sadece hayatın zorunluluklarıyla yüzleş...
7 Cevaplar Kime:“Niye Hala Oy Alıyorlar?”
Kişinin sahip olamadığı güç/statü vs’lere ait olma ve grup psikolojisi üzerinden “mış gibi” hissetmesi, zihninin karar alma süreçlerini kendi eliyle teslim etmesinden başka birşey değil. Önce kitleleri yenik, ezik, başarısız ve parasız hale getir, sonra da yaşattığın bu duygular üzerinden kontrol mekanizması kur.
Biz, kaybettirilerek kontrol edilen bir milletiz.
********************************
Belki de önemli olan kaybettiklerinden neler öğrenebileceğindir. Yeter ki bunu başarabilelim.
Sen nefret ettiklerinden intikam alabilecek güç ve konuma sahip değilsin. Ben ise sahibim. Öyleyse bana güç ver ki nefret ettiklerinden, senin yerine ben intikam alayım…
Gelişmemiş toplumlarda, kişileri ilkel beyinlerine oynayarak etki altına almak son derece kolay. Siyasetçilerin vatandaş üzerine oynadıkları klasik bir oyun.
***************************************
Gelişsin artık nolur.
Bu konu bana çok ama çok tanıdık geliyor, neden acaba? Yoksa yaşadığımız birşey mi?
***********************************
Yaşamayan bilemez.
Enteresan!
***********************
Hem de oldukça enteresan.
Bu yazıyla ilgilenirken bana ulaşan zarfı açtım.
İTÜ maçka da 13-15 Mayıs 20ll de
BEYİNDEN BİLİNCE YOLCULUK etkinliği için çağrı pusulası bulunuyordu.
açılışa yetişemesem de sonraki gün izlemeyi düşünüyorum..
ben İŞTE BUDUR! diyen gruptayım..
********************************
Ben de izleyeceğim ben de. ( Gözlerini büyütür, hevesle bakınır…
Bu arada “İşte Budur!” grubu harika bir oluşum.
Iste budur!
******************************
Evet evet…
O iç bağları sıkı olan gruba SÜRÜ desek nasıl olur?
*****************************************
Aslında sürüde bile bir amaç var; öndekini takip etmek. Ben neyi takip ettiklerini de anlamış değilim. En güzeli Güruh diyelim biz.