
“Epikür’ün gerçek felsefesi basit ve mantıklı yaşamaktı, bir insanın asgari ihtiyaçlarının karşılanması ve dostluklardan ve doğadan zevk almaktı.”
“Epikür, evrenin birbirine zıt olan, madde ve hiçlikten yaratıldığını ve gerek cisimlerin sayısı gerek boşluğun büyüklüğü bakımından hiçbir sınırının olmadığını öne sürer: Atomlar sonsuza dek, sürekli olarak hareket eder; bazıları birbirinden uzak mesafede bulunurken bazıları da birbirine dolandıkları için engellendiklerinde ya da birbirine dolanan atomlar tarafından sarıldıklarında hızlı titreşim durumlarını korurlar.”
“Ne zaman bir açıklamayı kabul edip elimizdeki kanıtla yine aynı derecede uyumlu olan diğer bir açıklamayı reddedersek, gerçek bilimsel sorgulama yönteminden uzaklaşır, mitlere başvururuz.”
“Hayatımızın ahmaklığa ve boş düşüncelere değil, karmaşıklıktan arınmış bir varoluşa ihtiyacı vardır. Kısaca mutluluk yanılsamalardan muaf olmaktır.”
“Altından divanı ve gösterişli yemeklerle dolu bir masası olup da huzursuz olmaktansa saman yatakta yatıp korkudan azade olmak yeğdir.”
“Bizler mutluluk getiren şeylerin peşinde bu yüzden koşmayız zira mutluluk varken her şeye sahibizdir; yokken de onu elde etmek için her şeyi yaparız.”
“O yüzden ölüm, kötülüklerin en acımasızı, bizim için bir hiçtir çünkü biz varken ölüm yoktur; ölüm varsa biz yokuzdur.”
“Akla aykırı inançlardan, korkulardan kurtularak ve basit yaşayarak huzura ve mutluluğa kavuşabiliriz.”
Epikür
Epikuros (ya da Epikür) (MÖ 341-270), Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden birisidir. Sisam adası olarak bilinen Samos’da doğdu
Epikuros, Septisizm de ve Stoacılıkta olduğu gibi, pratik felsefeye yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda etkinlik göstermiştir. Aristoteles’in ölümünden sonra gelişen iki ana okuldan birisini kurmuştur. Bu okullar Stoacılık ve Epikürcülük olarak adlandırılabilir. Hem ahlak felsefesinde hem de bilgiye yaklaşımında kuşkuculuğun izleri/etkileri belirgin olarak görülür. Epikuros çok uzun zaman etkili olmuş bir filozoftur, neredeyse ondan sonra 4. yüzyıla kadar etkili olmuş bir filozof ortaya çıkmamıştır. Epikuros, Demokritosçu filozoflardan dersler almış ve özellikle onların atomcu teorilerinden etkilenmiştir. Öte yandan Septiklerden şüpheciliği öğrenmiş, özellikle Pyrrhon’un şüpheciliğinden etkilenmiştir. Daha sonra Atina’da bir bahçe satın alan Epikuros, burada okulunu kurmuştur. Epikuros’un pek çok şey yazdığı söylenmektedir, ancak bunlardan fazla bir şey kalmamıştır geriye. Bilinen birkaç mektubudur yalnızca, ancak bu mektuplar felsefesinin anlaşılmasında önem taşımaktadır.
Epikuros bir ahlak felsefesi geliştirmiştir ve felsefenin ana düşüncesi mutluluktur (eudaimonia). Temel amacın mutluluğa ulaşmak olduğunu belirtir. Felsefenin görevi de buna göre belirlenmiştir, insanın mutluluğa giden yolunu araştırmak. Klasik felsefenin soyut tartışmalarıyla Epikuros bu hedefin dışında ilgilenmemiştir. Mantık da, doğru yaşama ulaşmak için gerekli olan bilginin üretilmesini sağlayan bir araçtır. Doğru bilgi olmadan doğru eylemlilik olmayacaktır; doğru bilginin ölçütü ise ikili bir temele sahiptir, ilki duyu verileri ikincisi ise haz ve acı duyumlarıdır.
Epikuros’a göre; insan, tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır . Kuruntulardan ve önyargılardan arınarak buna ulaşılabilir. Bu noktada Epikuros’un felsefesine Demokritos’un atomcu teorisinin etkileri karışır. Doğadaki her şey atomların mekân içindeki hareketlerinden meydana gelmektedir. Yalnızca bu hareket mekanik bir zorunlulukla meydana gelmez. Bu doğa düşüncesiyle Epikuros Tanrı kavramını dışta bırakmaya çalışır. Tanrının varlığı yokluğunu değil dünyaya karşı ilgisizliğini belirtir.
Ayrıca ruh konusunda da maddi bir açıklama öne sürer, ona göre insan ruhu maddi bir niteliğe sahiptir, başka türlü var olabilmesi söz konusu olamaz. Ruhun maddi varlığını açıklamak üzere Epikuros onun dört ögeden meydana geldiğini belirtir. Ateş, soluk, hava ve adlandırılamayan dördüncü bir öge. İlk üçü bedensel kısmı meydana getirir, dördüncü öge ise ruhsal kısmı oluşturur. İnsan ölünce bu ögeler dağılır, yani birliklerini kaybederler. Dolayısıyla ölümsüzlük ya da ruh-göçü diye bir şey olamaz.
Ölüm konusunda biɾ anlamda Epikuɾosculuğun ünlenmesinde etki etmiş olan yaklaşım, Epikür’ün bir sözüne dayanır:
“Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.”
Bu yönde bir ahlak felsefesi geliştirmiş olan Epikuros, tek amaç olarak mutluluğa ulaşmayı hedeflemesine bağlı olarak, istenç özgürlüğü fikrinin de savunucusu olmuştur. İnsan mutlak ve kaçınılmaz bir zorunluluğun kölesi olamaz, o kendi kaderini belirleyebilir ve felsefenin görevi, insana bunun kanıtlanmasıdır. Elbette insan iradesi birçok içsel ve dışsal koşul tarafından belirlenmektedir; ancak insan bunlara rağmen kendi kararını verebilmekte, hatta içinde bulunduğu koşullar hakkında da kararlar alabilmektedir ve bu anlamda koşullarına mutlak anlamda bağlı değildir. Ayrıca Epikuros yasaların bu kararları etkilemesine izin vermememiz gerektiğini de anlatır. Bunu şu sözleriyle açıkça belirtmiştir; “Kural insan için bir hapishanedir. Çünkü insanı hapseder ve onun özgürlüğünü elinden alır.” der. Bütün bunlar Epikuros’un ana yönelimi olan ahlak felsefesinin genel yapısını gösterir. Etik temeldir Epikuros’ta, çünkü insana neyin doğru neyin yanlış, yani mutluluğa ulaşmak için neyin yapılması neyin yapılmaması gerektiğini gösteren, etiktir. Burada bir tür hazcı düşüncenin, özellikle Kirene Okulu’nun doğrultusunda bir tür hedonizmin geliştirilmesi söz konusudur. Haz, bu bağlamda, canlı biɾ varlığın her tür gayret ve isteminin doğal bir sonucudur. Ancak temel bir farklılık vardır Epikuros’un hazcılığında. Haz Epikuros’ta, acıdan kaçınma eğilimi olarak negatif bir anlam boyutuna sahiptir. Onun erdem teorisi de bu yaklaşımlara bağlı olarak ortaya çıkar. Epikurosçu felsefede asıl önemli olan kavram dostluk kavramıdır. Ona göre bilgeliğe yaraşan insani ilişki biçimi dostluktur.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Ahlak ve Yasama İlkeleri (1789) /Jeremy Bentham
Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de dostlarının azatçısıdırlar. Köleysen dost olamazsın. Uza...
Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da...