
*Tam ve namuslu düşünceler, sessizlik, ihtiyarlık ve dişsizlik ister. Dişsiz olduğun zaman: “Ayıp çocuklar, ısırmayın!” demek kolaydır. Ama, otuz dişin olunca… İnsan gençliğinde canavardır, evcilleşmek bilmez canavardır ve insan yer.
*Bu kadar güçlü olan ve insanlardan bu kadar bu kadar iğrenebilen, bununla birlikte, bu kadar keyifli olup onlarla güreşebilen bu adamı süzüyordum. Ben ya keşiş olmalıydım ya da insanlara dayanabilmek için onları yapma kanatlarla süslemeliydim.
*“Bu adam,” diye düşündüm, “okula gitmediği için beyni bozulmamış. Çok şeyler yapıp çok şeyler görmüş ve çekmiş; açılmış, kalbi ilkel cesaretini kaybetmeden genişlemiş. Bizim için dallı budaklı çözülmez olan bütün sorunları o, hemşehrisi Büyük İskender gibi bir kılıç vuruşuyla çözüveriyor. Onun açık vermesi zordur. Çünkü tabanlarından başına kadar, bütünüyle toprağa dayanıyor. Afrika vahşileri yılana taparlar, çünkü bütün vücutları toprağa değer ve böylece toprağın bütün sırlarını bilirler. Bu sırlara, karnı, kuyruğu, edep yeri ve başıyla varmıştır o. Biz okumuşlar, havadaki sersem kuşlar gibiyiz.
*Bilmem gördün mü? Kırmızı, sarı, siyah yamalarla yamanmış, binlerce ekli ve yamaları kalın sicimle dikildiği için en büyük fırtınalarda bile yırtılmayan bazı gemi yelkenleri vardır. Benim kalbim de öyle işte! Binlerce delikli, binlerce yamalı, ama korkusuz.
*Bu kararsızlık geçidini, şarlatanlık tapınağını, bu günah testisini, bu hile otlarının dikilmiş bulunduğu tarlayı, bu Cehennem’in giriş yerini, bu kurnazlıklar taşan sepeti, bu bala benzeyen zehri, ölümlüleri dünyaya bağlayan bu zinciri; kadını kim yarattı?
*Her insanın kendi deliliği vardır; bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.