Zihinsel Demir Atma

Birbiriyle hiç alakası olmayan bilgiler zihnimizde umulmadık etkiler yaratabilirler.

“Psikolog Amos Tversky ve Daniel Kahneman yapmış oldukları bir deneyde; 1-100 arası sayılarla işaretlenmiş bir çarkıfeleği çevirirler ve deneklerine çarkın döndürülmesinin sonuçları ile hiç ilgisi olmayan bir soru sorarlar: “Birleşmiş Milletler’deki Afrika ülkelerinin oranı nedir?” Deneklerden çoğu cevabı kesin olarak bilmediklerinden tahmin etmek zorunda kalırlar. Ama tahminleri, çarkın gösterdiği sayıdan önemli ölçüde etkilenmiştir. Çark 10’u gösterdiğinde, BM sorusuna gelen tipik yanıtlardan biri % 25 iken, çark 65’i gösterdiğinde gelen tipik yanıtlardan biri % 45 olmuştur.

Zihinsel demir atma ve ayarlama süreçlerinden haberdarsanız, finansal bir pazarlık esnasında neden başlangıç teklifi vermenin, karşı teklif vermekten genellikle daha iyi olduğunu görebilirsiniz. Bu olgu ayrıca, yeni araştırmaların gösterdiği gibi, süpermarketlerin neden müşteri başına en fazla 4 paket yerine müşteri başına en fazla 12 paket yazan etiketler kullandıklarında sattıkları çorba paketlerinin daha fazla olduğunu açıklıyor.”

Beynin çalışma esasları hakkındaki araştırmalar arttıkça, gerçekte olduğumuz insanla, olmamız istenen insan arasındaki fark her geçen gün artıyor. Ben kimim? sorusu gün geçtikçe cevaplaması zor hale geliyor. Beynimize bilgi pompalayan güçlerin kuklaları haline gelmiş organik otomatlar olma yolunda hızla ilerliyoruz…

Bilgi Paylaştıkca Çogalır...

13 Cevaplar Kime:“Zihinsel Demir Atma”

  1. Sevgi says:

    tüm bunları okuyunca ve doğruluğunu idrak ettikçe daha bir anlamsız geliyor her şey.
    kim olduğumu bilmiyorum ve bunu muhtemelen hiç de öğrenemeyeceğim. çünkü sanırım hiç kendim olamayacağım diye düşündüm bir an için. sonra da bu yazının düşüncelerimi ne derece etkilemiş olabileceğini düşündüm. sonuç: çıkamadım işin içinden.

    ************************

    Her geçen anda bizim üzerimize bir şeyler ekleniyor. Hafızamız obur bir şekilde çevremizde olup bitenleri içine çekiyor. Hafızamız büyüdükçe biz de yeniden şekilleniyoruz. Kendimiz diye bir şey yok. Devamlı büyüyen ve değişen hafızamız var.

  2. :cystg Bu beyin denilen organ nicedir ben de bilemiyorum.
    ” alkış,gülücük,zıpla ” mesela bu kelimeler,içerdiği eylemler yapıldığı takdirde otomatikman beyine olumlu sinyal gönderiyor ve anında ruh hali değişiyor.Eklemek gerekirse,gövdemizin her zaman dik durması,kollarımızı iki yana açıp zafer işareti denilen duruş şeklinin yapılması,kullandığımız kelimeler birşeye çok üzüldüğümüz zaman,”çok kötüyüm şöyleyim böyleyim ” diye sızlanmak yerine ” biraz bozukum.”…” az biraz kötü mü hissettim ne ” buna benzer stratejik cümleleri dilimize pelesenk etmek mesela.Bizi içinde bulunduğumuz durumdan fazlasıyla alıkoymaya yeterli.Beyin böle bişi.

    Çözüldükçe bakalım neler neler bulunacak ben de merak ediyorum :)

    **********************

    Merak bizi insan yapan şey.
    Ben de merak ediyorum.
    Beynimizin kapıları açıldığında içinden ne çıkacak acaba?
    Belki de civciv çıkar kuş çıkar ehi.

  3. Daha sı da var.Örneğin; Kasların bilinçli spor hareketleri ile çalıştırılması
    ( Pilates gibi ),Nefes alıp verme tarzı. Karın kaslarının bilhassa geliştirilmesi ve Gövdenin mütemadiyen dik durmaya alıştırılması.
    Vücudumuzu oluşturan kasların detaylı bir şekilde sabah aç karnına çalıştırıması.Kilo verdirmesinin yanı sıra.Beyine olumlu mesaj gönderme pompasından başka birşey değildir aslında.
    Kısaca Her daim O L U M L U L U K M E S A J I ……
    :)

    nese; ” artık harekete geçme zamanıdır.” desek…

    ******************************

    Hep diyorum: Her şey çok güzel olacak… ( Gövdesini dik tutar ve aniden bayır aşağı koşmaya başlar, bir yandan gülmektedir, mutludur… )

  4. Anjelika7 says:

    Ben kimim? Sen kimsin? Ben neredeyim? Burası neresi?
    :matabelo

    ************************

    Bi de; neden ben? :)

  5. Düşündürücü, sorgulatıcı bir yazı. Düşünüyorsak doğruyu arıyoruz demektir değil mi?
    Bu arada bir anketim var, katılırsanız sevinirim.

    ***************************

    Devamlı düşünmeliyiz ama taşınmamalıyız. ehi.

  6. Handan says:

    Ben,olduğumu sandığım kişiydim ama şimdi aklım karıştı.Kimim,neyim….ooo uzar gider bu sorgulama.

    **************************

    Sanırım en sert sorgulama insanın kendisine yaptığı…

  7. Handan says:

    Evet, aynı zamanda en acımasız olanı belki de …

    *************************

    İşkence bile yapabiliyor. Vahşi adeta. Amanin!..

  8. Merhabalar Benoyum,

    Size çok açık bir durumu itiraf etmeliyim. Beyin ve zihinle ilgili çalışmalarınızı ve bizimle paylaştığınız konuları gerçekten çok beğeniyorum ve beğeni ile okuyorum.

    Bir diğer tarafı da, yazdığınız makaleleri bilmiyorum uzmanların tavsiyesi doğrultusunda, bilmiyorum kendiniz tarafından prensip haline getirdiğiniz için: 150 kelimeyi asla geçmemeye özen gösteriyorsunuz, bu da sizin her yazdığınız makalenenin herkes tarafından okunmasını sağladığını biliyor muydunuz?

    Örnek; şu yazdığınız makale 150 kelimeden fazla olsaydı, ben okurken, bir başından bir ortasından bir de sonundan bakardım ve yalan yanlış birşeyler karalar çıkardım.
    Oysa: “…Beynimize bilgi pompalayan güçlerin kuklaları haline gelmiş organik otomatlar olma yolunda hızla ilerliyoruz…” konusunu nasıl anlayabilirdim???!!!

    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize ayrıca beyninize ve zihninize sağlıklar dilerim.

    ***************************************

    Nietzsche “Az bilen ve az düşünen çok konuşur.” demiş.
    Çok biliyorum diye değil fakat kelime cimrisi olmayı seviyorum.

  9. Zihinsel demir atma ve ayarlama süreçlerinden haberdar olan pazarlamacıların kullandıkları taktikleri en fazla alışveriş esnasında süpermarkette uygulandığını biliyoruz. Reyonların yerleşiminden tut da, neyin sağa ya da neyin sola konulması gerektiğine kadar bir dizi satın alma sürecini arttıran etken var. Ve tüm bu etkenler senin de yazında belirttiğin gibi zihizsel demir atma’dan yola çıkmakta. Neden süpermarketlerde girişte hep sebze meyve reyonu olur da, yoğurt, süt, peynir gibi temel ihtiyaçların oldupu kısım ara tarafta yer alır? Veya kasaya yakın kısımlardaki reyonlarda neden şeker, çikolata gibi çocukların ilgisini çekebilecek ürünlere yer verilir? Ve tabi bu yapılırken göz hizası temel alınır. Yetişkinlere göre olan ürünler onların göz hizasında iken çocukların ilgisini çeken ürünler onların göz hizasındadır. Tüm bunlar psikolojik olarak kanıtlanmış ya da ölçümlenmiş deneylerin pazarlamaya uygulanmış şekli aslında. Dolayısıyla insanın sadece kendisini kaşfetme arzusunu bir yana bırakırsak, bu tür uygulamaların hayatın her alanında kullanıldığına şahit oluruz.

    Bilimadamları Functional Magnetic Resonance Imaging (FMRI) adlı bir teknoloji üstüne çalışarak beynimizin olaylara karşı verdiği tepkilerin ölçümünü baz almaya çalışıyorlar. Yani bir şeye baktığımızda, bir yere girdiğimizde neye, ne kadar ve nasıl tepki verdiğimizi ölçümlemek için. Beynin hangi durumlarda aktivite gösterdiğini ölçerek de çıkan sonuçlardan uygulamada kullanılabilecek veriler elde ediyorlar.

    Şimdi ben neden bu kadar uzun uzadıya bir yorum yazdım? Nedeni şu; zihinsel demir atma işlemleri aslında çok önceden keşfedilmiş ve zaten hali hazırda kullanılan uygulamalar. Bu nedenle ben bu tür uygulamaları kendimi keşfetmek için değil de başkalarını keşfetmek için ya da tutumları analiz edebilmek için kullanmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Sormuyorum bu nedenle kendime “Ben kimim?” diye.

    ***************************

    Zihinsel demir atma kavramının insanın kendisini tanımaktan ziyade çevresindekilerinin davranışlarını anlamlandırmada daha faydalı olacağı fikrine çoşkuyla katılıyorum.
    Bunun yanı sıra beynin çalışma prensipleri hakkında yapılan araştırmalar çoğaldıkça ve insanoğlu bu gizemli organın sırlarını çözmeye başladıkça özgür irade kavramı her geçen gün daha tartışılır bir hal almaktadır.
    Artık ben özgür bir irademiz olduğu konusunda derin şüphelere sahibim.
    Var mı ki?

  10. lodoscu says:

    Biz oyuz işte:) Etkilenen,etkilenmeyen, anlamayan, anlayan zihnimizle, bilmem hangi yöne doğru artan, çoğalan ve uyanan..ve fakat..uyuyanız biz.

    ****************************

    Kalkmamacasına uyumak istiyorum. Oh.

  11. son yoruma alkış :)

    *********************

    Sanırım “Az bilen ve az düşünen çok konuşur.” için olsa gerek.
    Neyse az konuşayım. ehi.

  12. Cevap veriyorum: Bence özgür irademiz var ve olacak da… Her ne kadar beynin çalışma prensiplerini çözseler de duygulanım ile ilgili kararlarımızı saptayamazlar. Bu kişinin tamamen kendi özgür iradesel seçimidir ve çok farklı değişkene bağlıdır. Yapılan araştırmalardan bir takım genellemelere ulaşılsa da her beynin farklı olduğu düşüncesinden yola çıkarak bu genellemelerin istisnaları olacağını da göz ardı etmemeliyiz. Yani bence, naçizane…
    Ve dahası…
    Neyse çok konuşmayayım :)

    ****************************

    Yorumunu okuyunca eskiden yazdığım bir yazı geldi aklıma:

    Özgür İrade Bir İlüzyondur / Bas KAST

    İnsan düşünüyor, beyin yönetiyor: Niçin nöronlar bir adım önümüzde ?

    “İnsan iradesinin özgürlüğünden bahsedildiğinde insanların neyi kastettiğini gerçekten de bilmiyorum” demişti Einstein. “Pipomu yakmak istediğimde bunu hissediyorum ve yapıyorum da. Ama bunu nasıl aklın özgürlüğüyle bağlantılandırabilirim? Benim bu pipomu yakma istencimin arkasında ne yatıyor? Başka bir istenç, irade eylemi mi?”

    Einstein teorisyendi. 1915 yılında ortaya koyduğu genel görelilik teorisine ilk kanıtını, birkaç yıl sonra, 1919 yılındaki bir güneş tutulması sırasında buldu. Londoner Times, Newton’un dünya görüşünü, “Klasik Fiziği Sarsan Bilim Devrimi” diye manşetlerine taşımıştı.

    Einstein’in özgür iradenin varlığına dayalı şüphelerinin ilk deneysel kanıtlarının ortaya çıkması için ise uzunca bir süre beklemek gerekti. Aradan geçen zamanda özgür iradenin varlığını sarsan kanıtların sayısı giderek arttı. Pek çok uzmana göre devrim niteliği taşıyan bu kanıtlar beyin araştırmaları laboratuvarlarından gelmekteydi.

    Bu sebeple haftalık “Die Zeit” gazetesi pazartesi günü Berlin’de “Beyin araştırmaları ve özgür iradenin kayboluşu” konulu bir tartışma düzenledi. Akşam, Bremenli beyin araştırmacısı Gerhard Roth’un tek kişilik gösterisine dönüşüverdi. Roth’un Berlin-Brandenburg Bilim Akademisi’nde düzenlenen bu tartışmadaki ilk cümlesi basitçe şuydu: “Özgür irade bir illüzyondur”.

    Roth’un kanıtı: Geçen yüzyılın ortalarında, Montreal, Kanada’da bir ameliyat odası. Wilder Penfield isimli beyin cerrahı kafatası açılmış ama tam bilinç halinde olan epilepsi (sara) hastasının üzerine eğilmiş, elektrodlarla hastanın beynini uyarmaktaydı. Bu kulağa bilim-kurgu gibi gelen olay cerrah için sıradan muayenelerinden biriydi – 1940lı ve 50li yıllarda yüzlerce epilepsi hastasını ameliyat etmişti. Elektrodlarıyla “epileptik ocağı”, yani beyinde epileptik fırtınaların başladığı hastalıklı doku yığınını aramaktaydı.

    Operasyon sırasında bir ara cerrah uyarı elektroduyla epileptik adamın kolunu yönlendiren beyin merkezine rastladı ve adamın kolu hareket etti. Hastasına kolunu niçin hareket ettirdiğini soran Penfield’in aldığı cevap merak uyandırıcıydı. Çünkü adam “istediğim için!” diye yanıtlamıştı.

    Buna benzer kanıtlar Roth için çok etkili olmuş. Onun düşüncesine göre sadece özgür irade bir illüzyondur demek yeterli değil. O davranışlarımız için mantıklı açıklamalar getirebileceğimiz inancını da yanılgı olarak görüyor ve “neyi, neden yaptığımızı bildiğimizi sanıyoruz ama aslında karanlıkta emekliyoruz” diyor.

    Roth’un açıklaması: Eylemlerimiz için aldığımız kararlar bilinçaltımızdan kaynaklanıyor. Ama bu incognito (tanımlanmamış, fark edilmemiş) işlediği için asıl ‚şefin bilinçaltı olduğu bilincimizden saklı kalıyor. Ama gerçeği göremeyen bilinçli ‚Ben büyüklük kuruntusundan kurtulamayarak her şeyi kendisine atfediyor.

    Yaptığımızı istiyoruz

    Roth’un teorisine başka bir onay da 1970li yıllardan geliyor. O zamanlar San Diego’daki California Üniversite’sinden nöropsikolog Bejamın Libet İrade ve Eylem hakkında bildiklerimizi ters yüz edecek dikkat çekici deneyler serisine başlamıştı. Sezgisel olarak vardığımız sonuç önce bir eylem için karara vardığımız sonra ise bu eylemi gerçekleştirdiğimizdir. İşte Libet deneyleriyle bunun aslında tam tersi olduğunu ortaya çıkardı.

    Nöropsikolog deneyinde bir grup insandan ellerini kendi istedikleri, seçtikleri bir anda hareket ettirmelerini istedi. Bunu yaparken özel bir saate bakmaları ve tam olarak hangi anda ellerini hareket ettirme kararını verdiklerinin farkında olmaları istendi. Eş zamanlı olarak Libet deneye katılanların beyin etkinliklerini kaydetmekteydi. Sürpriz sonuç şöyleydi: Eli hareket ettirme kararından 350–400 milisaniye öncesinde beynin eli yönlendiren bölgesinde etkinlik tespit edildi. Limet’i kişisel olarak tanıyan Roth’un bildirdiğine göre deneyiyle aslında özgür iradenin varlığını deneysel olarak kanıtlamak isteyen nöropsikolog için deney kendi deyimiyle “inanılmaz derecede utanç verici” sonuçlanmıştı.

    Onun yerine araştırmacının Amerikan batı sahillerinde ortaya koyduğu beynimizin ardından topallayarak geldiğimiz oldu. Beynimiz kendisini harekete hazırladıktan yaklaşık yarım saniye sonra elimizi hareket ettirme düşüncesine geliyoruz. Münih’li psikolog Wolfgang Prinz’in de belirttiği üzere “istediğimizi yapmıyor, aksine yaptığımızı istiyoruz.”

    Roth ve Prinz deneylerle ortaya koydukları bu açık düşüncelerinde yalnız değiller. Frankfurt’taki Max-Planck Enstitüsü beyin araştırmaları bölümü başkanı Wolf Singer de geleneksel özgür irade düşüncesinin uzun bir süre daha devam edemeyeceğine inanıyor. Singer o günkü tartışmaya katılamadı, ama tezleri sıkça dile getirildi. Araştırmacı, özgür iradeyi “sosyal bir yapı” olarak görüyor. “Böyle yap, yoksa şöyle olur!” cümlesiyle bunu açıklayan Singer, bunun çocuklarımızı yetiştirme metodumuza da benzediğini dile getiriyor. Bu şekilde bizlere henüz ilk gençlik dönemimizde‚ “sanki başka türlü bir karar verebileceğimiz” telkin ediliyor. Böylece yavaş yavaş aklımızda bir özgür irade düşüncesi oluşmaya başlıyor.

    Singer ayrıca gerçekte özgür irade yoksa kültürümüzde derin köklere sahip suç ve ceza konseptinin de olduğu gibi kalamayacağını söylüyor. Suç işleyenleri artık cezalandırmaya devam edemeyiz, çünkü artık suçtan bahsedilemez. Ama yine de gelecekte de kendimizi korumak zorundayız diye devam ediyor Singer. Pratik hukukta değişen pek fazla bir şey olmayacaktır. Ama bakış açısında bir değişiklik gereklidir: Artık ceza miktarından değil, korunma miktarından bahsedilmesi gerekecektir.

    Kuantum mekaniğinden feragat

    Bu fikirler göz önünde tutularak Zeit’in bilim bölümü şefi ve tartışmanın sunucularından birisi olan Andreas Sentker orada bulunan Frankfurt Üniversitesi’nden hukuk uzmanı Klaus Günther’e son 20 yıl içinde hukukta değişen bir şey olup olmadığını sordu ve “hayır” cevabını aldı.

    Günther de çok fazla şeyin değişeceğine inanmıyor. Onun yerine, tarihte suç prensibini sorgulayan akımları gözlemlemeye devam ediyor ve 1920li yıllarda Darwin’in de etkileriyle genetik ruhunun hukukun içine sızmaya başlamasını örnek veriyor ve bir anda genetik özelliklerimizin davranışlarımızda bir etkisi olabileceği anlayışı kabul görmeye başladı diyor.

    Belki de burada 20. yüzyılın başlarındaki fizikle bir paralellik kurmak mümkün olabilir: Örneğin bir mimar bir köprü yaparken bunu kuantum mekaniğini görmezden gelerek ve klasik fiziğin kurallarını kullanarak inşa eder.

    Beyin sistemini incelediğimizde o kadar karmaşık bir yapıda bulunuyor ki sanki özgür iradesi varmış gibi gelebiliyor. Roth ve meslektaşlarının da dediği üzere; belki de pratik yaşamda iradenin özgürlüğü fikrinden vazgeçmek çok zor geldiği için bu anlayışa direnç gösteriyoruz.

    Sanırım çok konuştum. :)

  13. İradenin özgürlüğü fikri hala bana zor geliyor. Hala beynimizdeki o nöronları harekete geçirenin de biz yani kendimiz olduğunu düşünerek bir züğürt tesellisi içine giriyorum. Yaptığımızı istiyoruz doğru ama onu yaptıran yine kendimiziz. Biraz daha konuşursam yumurta-tavuk ikilisinin ilişkisine dönecek bu.

    ***************************

    Gerçekten de yumurta tavuk ilişkisine benziyen bir durum söz konusu.
    Sanırım bunu bir horoza danışmamız gerekebilir. :)

Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[+] kaskus emoticons nartzco

İfade eklemek için tıklayınız.

SmileBig SmileGrinLaughFrownBig FrownCryNeutralWinkKissRazzChicCoolAngryReally AngryConfusedQuestionThinkingPainShockYesNoLOLSillyBeautyLashesCuteShyBlushKissedIn LoveDroolGiggleSnickerHeh!SmirkWiltWeepIDKStruggleSide FrownDazedHypnotizedSweatEek!Roll EyesSarcasmDisdainSmugMoney MouthFoot in MouthShut MouthQuietShameBeat UpMeanEvil GrinGrit TeethShoutPissed OffReally PissedMad RazzDrunken RazzSickYawnSleepyDanceClapJumpHandshakeHigh FiveHug LeftHug RightKiss BlowKissingByeGo AwayCall MeOn the PhoneSecretMeetingWavingStopTime OutTalk to the HandLoserLyingDOH!Fingers CrossedWaitingSuspenseTremblePrayWorshipStarvingEatVictoryCurseAlienAngelClownCowboyCyclopsDevilDoctorFemale FighterMale FighterMohawkMusicNerdPartyPirateSkywalkerSnowmanSoldierVampireZombie KillerGhostSkeletonBunnyCatCat 2ChickChickenChicken 2CowCow 2DogDog 2DuckGoatHippoKoalaLionMonkeyMonkey 2MousePandaPigPig 2SheepSheep 2ReindeerSnailTigerTurtleBeerDrinkLiquorCoffeeCakePizzaWatermelonBowlPlateCanFemaleMaleHeartBroken HeartRoseDead RosePeaceYin YangUS FlagMoonStarSunCloudyRainThunderUmbrellaRainbowMusic NoteAirplaneCarIslandAnnouncebrbMailCellPhoneCameraFilmTVClockLampSearchCoinsComputerConsolePresentSoccerCloverPumpkinBombHammerKnifeHandcuffsPillPoopCigarette