
“Biriyle karşılaşmamanın tek yolu onu izlemektir.”
Kendimizle karşılaşmamak için kendimiz–miş gibi olanı, kendi simülasyonumuzu izliyor, takip ediyoruz. Sahte kendilikler arasında boşuna kendi izimizi arıyoruz. Bir izimiz, bir gölgemiz yok artık. “Gerçekleri izlediniz” diyen TV karşısında izlerini, gerçekliğini yitirmiş sayısal “ben” leriz. Kendi benliğimizi yaşadığımızı sanıyor, yeni teknolojilerin bize uygun gördüğü role, kimliğe bürünüyoruz. Bunun da gerçek kendimiz olduğu fikrine kapılıyoruz.
Oysa;
Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz.
Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz.
Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz.
Ekranlar, videolar, röportajlar arasında yalnızca başkaları tarafından görülmüş olanı görüyoruz.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Beynimizin bir yarıküresinden diğerine olan baskınlığı bakımından hepimiz bir ölçüde birbirimizden a...
“İçim kemiren hınç değil de tiksinti. Ayak takımının da aklı olduğunu görünce kaç kez usanç getirdim...
Bu metaprogram yeni bir karar alırken tek bir referansın bizi harekete geçirip geçirmeyeceğini ortay...
6 Cevaplar Kime:“Sayısal Benlikler / Baudrillard”
enteresan ve bir o kadar hüzünlü… ne zaman koptuk biz kendimizden? sanayi devrimiyle mi, tekerleği icad edince mi, ne zaman? silkin ve kendine gel demek ve dönmek ama nereye, hangi zaman dilimine, hangi bilinç düzeyine?
Cevap sanırım anne karnı.
okumaya başladığımda; “Biriyle karşılaşmamanın tek yolu onu izlemektir.” cümlesini; “…ta ki birdenbire arkasını dönünceye kadar.” diye tamamladım içimden.
aynaya bakmayı denesek, olmamı?
Bazı insanlar için biriyle karşılaşmamanın tek yolu o insan olmaktır.
“kendimiz” diye bir şey gerçekten var mıdır/ var mıydı acaba?
Neden olmasın?