
Irvin Yalom’un Varoluşçu Psikoterapi Kitabı’nın 10. bölümünde yer alan bir intihar notu:
“Bir işle meşgul olan mutlu bir moron grubunu düşünün. Açık bir alana tuğla taşıyorlar. Tuğlaların hepsini alanın bir ucuna dizer dizmez, bunları karşı tarafa taşımaya başlıyorlar. Bu hiç durmaksızın devam ediyor ve yılın her günü aynı şeyi yapmakla meşguller. Bir gün moronlardan biri kendi kendine ne yaptığını soracak kadar duraklıyor. Tuğlaları taşımanın ne gibi bir amacı olduğunu düşünüyor. O andan itibaren yaptığı işten daha önce olduğu kadar mutlu değildir. Ben neden tuğlaları taşıdığını merak eden bir moronum.”
Derin sorgulama çoğu kez anlamsızlığa götürüyor insanı. Yalom anlam açısından iki esaslı soru olduğunu ifade ediyor: Hayatın anlamı nedir? Hayatımın anlamı nedir? İlk sorudaki anlam kozmik, ikinci sorudaki anlam ise dünyevidir Yalom’a göre.
Bence tuğla taşıyorsanız sakın durup düşünmeyin ya da düşünüp taşınmadan sakın tuğla taşımayın!
Sanırım en önemlisi ne istediğini bilmeden eyleme geçmemek ve en değerlisi neyi neden istediğini bilmek, bildiğin ve eylediğinin sorumluluğunu almak.
Nihayetinde hayatın ve ya hayatımızın bir anlamı yok. İyi ki de yok. Ya olsaydı!
Belki de hayatın bir anlamı olmadığı için yaşamaya değerdir…
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
* Her insanda, insanların bütün halleri vardır. * Başkalarının bilgisiyle bilgin olsak bile ancak...
Bu yazım var olmayanlar içindir. Doğmamış ve ölmüşler için. Evet sadece onlar anlayabilir. Sad...
İnsanlık Durumu (1958) / Hannah Arendt