Thoreau iki yıl ormanda ahşap bir kulübede kendini yaşamdan tamamen soyutlayarak toplunum yalan ve dalaverelerinden uzak olmak istemiştir. Buradaki hayatını yürüyüş yaparak, okuyarak, kuşları izleyerek, yazarak, yani sadece varolarak sürdürmüştür. Birçok şeye sahip olan sıradan kişiler bunları edinebilmek için sürekli çalışıyordu ve bunu yaparken de doğanın güzelliğini ve yalnızlığın ruha sağladığı huzuru gözden kaçırıyorlardı.
Thoreau kölelik döneminde yaşadı. Köleliği sürdüren hükümete vergi vermeyi reddettiği için bir gece hapiste kaldı. Bununla beraber yalnızca siyahilerin değil, tüm insanların köleleştirilmesine karşı çıkıyordu. Thoreau’ya göre insanlar, materyalizm ve geleneklerin esiri olarak içinde yaşadıklarının farkında olmadıkları bir hapishanedeydi. Bu nedenle kitap özgürlük ve yanılgılardan kaçınma öyküsü olarak da algılanabilir. O toplumsal bir yansıma olmaktan kurtulmak ve özgür bir bireyin ne olduğunu anlayabilmek için yalnızlığı seçmişti.
Sosyal saygınlığın bir önemi yoktur ve başarı kazanmak doğanın cömertliğinin yanında önemsizdir. Çalışmak yalnızca okumaya, yazmaya ve doğanın zevkini çıkartmaya ayrılacak zamanı satın almak için gereklidir. Buna rağmen bu durum hepimizin kulübelerde yaşamamız ve fasulye ekmemiz gerektiği anlamına gelmez. Thoreau’nun ormanı genel olarak doğanın bereketini, kendimize karşı dürüst olmaya karar verdiğimizde istediğimiz her şeyi bize vereceği gerçeğini temsil eder.
Walden Gölü’nün sonuna doğru eski bir masadan çıkan, üstüne konan bir kupanın sıcaklığı sayesinde altmış yıllık bir kış uykusundan uyanan bir böceğin öyküsü yer alır. Bu öykü Thoreau’nun felsefesini özetler niteliktedir, hepimizin toplumun olgunlaşmış rahminden çıkıp yaşamın yazının keyfini çıkartma potansiyelimiz vardır.
*********************************************************
“Ormana gittim çünkü düşünmek ve yaşamın temel gerçekleriyle baş başa kalmak, onun bana öğrettiklerini anlayıp anlamadığımı görmek istiyordum, ölürken aslında yaşamamış olduğumu keşfetmeyi değil.”
“Bir tablo ya da heykel yapmayı başarabilmek önemlidir, birkaç objeyi güzelleştirmek de öyledir ama bundan daha görkemli olan gördüğümüz atmosferi ve ortamı yontmak ya da resmetmektir ki bunu dürüst bir şekilde yapabiliriz. Günün kalitesini değiştirmek sanatın en yücesidir.”
“Eğer bulutların üzerinde bir şato inşa ettiyseniz çabalarınızı boşa gitmesi gerekmez, çabanız gerektiği yere harcanmış olur. Şimdi de onun temellerini atın.”
“Telaşa kapılmaz ve akıllı davranırsak yalnızca kalıcı olan ve kesin bir varlığa sahip önemli ve değerli şeyleri algılarız, önemsiz korkuların ve hazların sadece gerçeğin gölgesi olduğunu da. Bu her zaman heyecan vericidir ve harikuladedir.”
“Hayatta yalnızca düşünmeye zaman ayırabildiğinizden emin olun.”
Henry David Thoreau
1817 yılında Massachusetts eyaletine bağlı Concord’da doğdu. Harvard Üniversitesi’nden 1837 yılında mezun oldu. Hiçbir zaman geleneksel bir öğrenci olmamıştı, okul yıllarında transandantalizme ve Ralph Waldo Emerson’a olan ilgisi başladı. Harvard’dan mezun olunca bir süre babasının dükkânında çalıştı, daha sonra bir okulda öğretmenlik yaptı. Düşüncesel anlamda fazlasıyla etkisinde kaldığı ve ömür boyu dostu olacak Emerson 1841’de onu evine davet etti ve Thoreau 1843’e kadar sık aralıklarla Emerson’da kaldı. Emerson’ın asistanı gibiydi, The Dial isimli transendentalist dergiye şiir ve nesirleri ile katkıda bulundu. 1845 yılında Concord şehrinin dışında bulunan Walden Gölü kıyısında, Emerson’a ait olan bir arazinin üstüne bir kulübe inşa etti. Burada geçirdiği iki yılın meyvesi olarak “Walden” kitabını yazdı. Walden gölünün kıyısında geçirdiği doğayla bütünleşik ama yalnız iki yılın bir diğer meyvesi de, 1849’da yayınlanan, “A Week on the Concord and the Merrimack Rivers” (Concord ve Merrimack Irmakları Üzerinde Bir Hafta) idi. Thoreau’nun sağlığında yayımlayabildiği sadece bu iki kitabı vardır. Diğer eserleri ve günlükleri ölümünden sonra yayınlanmıştır.
1854’te yayınladığı başyapıtı “Walden” Amerika’nın en önemli entelektüel akımlarından biri olan New England Transandantalizmi için bir örnek eserdir. Eserde yer alan çevre konusundaki düşünceler ise modern çevreciliğin ve çevre korumanın en önemli satırlarıdır diyebiliriz. Amerikan düşünce tarihi, transendentalizm ve naturalizmde bıraktığı izler ne kadar önemliyse, “Sivil İtaatsizlik” (Civil Disobedience, 1849) isimli makalesi de siyasi tarihe bıraktığı iz de o kadar önemlidir. Meksika savaşı yüzünden, ki ona göre bu savaş sadece köleliği geliştirmek içindi, ödemeyi reddettiği vergi sonucu hapiste geçirdiği bir gece, onun “Sivil İtaatsizlik” isimli makalesini yazmasına neden olmuştur. Daha sonraları Gandi’nin en büyük ilham kaynağı olacak bu makale Thoreau’nun belki de en ünlü eseridir. Gandi’nin dışında Tolstoy ve Martin Luther King gibi önemli isimler de Thoreau’nun düşüncelerinden ve eserlerinden ilham almışlardır.
Thoreau, 1862’de, birkaç küçük gezi ve Harvard’daki öğrencilik dönemi dışında hiç ayrılmadığı Concord şehrinde, geçirdiği tüberküloz yüzünden ölmüştür. Bütün eserleri 20 cilt halinde 1906’da basılmıştır.
Kitapları:
Doğal Yaşam ve Başkaldırı
Sivil İtaatsizlik Makalesi
Walden Gölü/
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
"Bu kitabın sarsılmaz bir mantığı vardır: Asil düşünceler asil insanları meydana getirir, olumsuz dü...
Kendime Düşünceler (2. Yüzyıl) / Marcus Aurelius
Aile kavramına inanmıyorum ben. Aile, kişileri daha iyi denetlemek onların kurallara, efsanelere bağ...
