
“Hesse kendi hayatından güçlü esintiler taşıyan Siddhartha (Sanskritçede isim, amacını bulmuş olan anlamına geliyor) karakterini yüksek sınıftan bir Brahmin âliminin, genç yaşında Hindu dininin tartışma ve uygulamalarına dalmış oğlu olarak tanıtır.
Siddhartha’ya göre insanlar para, hazlar ve şöhret gibi çok önemsiz sonuçları olan şeyler için endişelenmekte ve kavga etmektedir. Bunlar yalnızca hayatın kendisi değil, bir hayat oyunudur. O farklı bir zihin yapısına kavuştuğu için bu tür şeyleri hedeflemez. Fakat Siddhartha gittikçe bu mesafesini kaybetmeye başlar ve bir zamanlar küçümsediği çocuk insanlardan biri haline gelir. Hatta şarap için kızlarla dans ettiği bir gecenin ardından çoğu insandan daha kötü durumda olduğunu fark eder.
Yeniden doğması gezgin bir çileci olmasıyla değil, ancak bu dünyanın bir parçası olup ondan etkilenmemesi ve dönüştüğü kişiden tiksinmesiyle mümkün olacaktır.”
“Benim için önemli olan tek şey dünyayı, onu hor görmeden, ondan ve kendimden nefret etmeden sevmektir, ona, kendime ve tüm varlıklara sevgi, hayranlık ve saygıyla bakabilmektir.”
“Aşırı bilgi onu geride tutmuştu, çok fazla kutsal şiir, çok fazla ritüel kuralı, çok fazla inkar, çok fazla eylem ve çabalama vardı. Kibir doluydu, daima en akıllı, daima en çalışkan, daima herkesin bir adım önünde, daima bilge ve spiritüel, daima rahip veya makuldü. Rahipliğine, asil ruhuna, spiritüelliğine daima egosu karışmıştı.”
”Siddhartha’nın mesajı üstün bir kutsiyet sahibi olmak için hayattan elimizi ayağımızı çekmememiz, kendimizi hayatın içine atmamız gerektiğidir. Olaylar, düşünceler ve ilişkilerle dolu hayat ekseriya parçalanmış görünür ama kıyıdan bakılınca akış halinde bir tecrübe nehridir. Eğer bu birliği anlayabilirseniz kendinizle o kadar meşgul olmaz ve hayatın daha geniş akışını tespit edersiniz.”
“Çoğu insan, Kamala, dalından kopmuş, havaca uçan ve fırıl fırıl dönen ve sonra yere düşen yapraklar gibidir. Fakat bazısı, çok azı yıldızlar gibidir, hiçbir rüzgârın onlara ulaşamadığı belirli bir yolda yürürler; onların yasaları ve yolları içlerindedir.”
“Müthiş spiritüel seviyelere ulaşmak için çabalamaktansa, hayatı olduğu gibi kabul etmekten gelen huzur ve gücü kazanın.”
Hermann HESSE
Hermann Karl Hesse (takma adı: Emil Sinclair); 2 Temmuz 1877, Calw; 9 Ağustos 1962, Montagnola, İsviçre. Almanya’da doğmuş İsviçreli yazar ve ressam.
- yüzyılın en önemli yazarlarından biridir. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazmıştır. 1904’te serbest yazarlığa başlamış olup romanları, öyküleri, denemeleri, şiirleri, politik makaleleri ve kültür alanındaki eleştirel yazılarıyla tüm dünyada 100 milyonu aşkın okura ulaşmıştır. Kendini kanıtlama, kendi olma, yazarın kendini yansıtması, bireyin kendini aşması gibi temaları içeren Bozkırkurdu, Siddharta, Peter Camenzind, Demian, Narziss ve Goldmund, Çarklar Arasında ve Boncuk Oyunu romanları yazarın en tanınan edebi eserleridir.
1946’da Nobel Edebiyat Ödülü olmak üzere 1954’te de bilim ve sanat alanında Pour le Mérite Ödülü’nü almıştır.
Hesse’nin ilk eserleri 19 yüzyıl geleneği doğrultusundadır: Şiiri Romantizm akımının etkisi altındadır aynı şekilde “Der Grüne Heinrich“in yazarı Gottfried Keller’in sonrasında gelişim romanı olarak bilinen türde yazdığı “Peter Camenzind“ kitabının dili ve üslubu da Romantizm akımının yansımalarını gösterir.
Hesse, içerik olarak Yaşam Reformları’nın ve Gençlik Hareketleri’nin bir yönelimini benimsediği, büyüyen sanayileşme ve şehirleşmeye karşı hareketlerin içinde bulunmuştur. Özellikle Gusto Gräser’ın yaşadığı civardaki Monte Verita onun için sembol olmuştur. Biçimdeki ve içerikteki yeni romantikçi bu tutumdan Hesse daha sonraları vazgeçmiştir. Şehir ve kırsalın karşılaştırılması ve kadın erkek zıtlığında kendini gösteren “Peter Camenzind”in tezatlı yapısı buna karşılık Hesse’nin sonraki önemli eserlerinde de (örneğin “Demian” ve “Bozkırkurdu” eserlerinde) hala görünmektedir.
Psikolog Carl Gustav Jung’un prototip öğretisiyle tanışıklığı, hatta Jung’un psikoloji çalışmalarına olan bu ilginin Hesse’nin eserleri üzerinde somut etkisi olduğu, ilk olarak “Demian” romanında kendini gösterir. Kendi kendini keşfetme ve ruhsal evrende gizemli olanın ardında öz kimliği yaratma çabaları ile Jung Psikolojisine doğrudan bağlantılar, Hesse’nin arkadaşı Gusto Gräser’in de işaret ettiği bir durumdur. Genç bir insana kendine giden yolu açan eski arkadaşı ya da ustası, kitabın merkezi konusu halindedir. Bu sebepten dolayı sayısız “Hesse nesli” kendilerine en sevdikleri yazarı seçtiler ve hala da seçmektedir. Gelişim romanı geleneği “Demian”da hala görülebilmektedir. Fakat bu eserinde (hatta “Bozkırkurdu’nda” da) tutum gerçek düzeyde değil de, bir iç “ruhlar kırsalında” gerçekleşmektedir.
Hesse’nin eserlerindeki başlıca diğer bir yaklaşım her şeyden önce (ama sadece) “Siddharta” romanında bulunan spiritüalizmdir. Hint bilgelik öğretileri, Gusto Gräser’in ona tanıttığı Taoizm ve Hıristiyan mistiği onun arka alanını oluşturmuştur. Birey üzerine bilgeliğe giden yolu açan ana eğilim paralelleri daha çok Theravada Budizm’inde bulunsa da Asya öğretisine hitap etmeyen tipik batı yaklaşımıdır. Bazı eleştirmenler, Hesse’ye, kendi kişisel dünya görüşünü ve ruhsal durumunu aktarmada edebiyatı kullandığına yönelik bir karşı argüman öne sürmüşlerdir. Bu eleştiri ters çevirtilip eleştirmenlerin, onun edebiyatına değil, dünya görüşüne karşı çıktıkları söylenebilmektedir.
Hesse’nin tüm eserleri güçlü bir otobiyografik bileşimi barındırır. Bu bileşim özellikle “Demian”da, “Doğuya Yolculuk”ta, hatta “Klein und Wagner” eserinde ve ”yaşam krizi romanı” için doğru bir örnek olan “Bozkırkurdu”nda açıkça bellidir. Sonraki eserinde bu bileşimler daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hesse birbirine bağlantılı romanlar olan “Doğuya Yolculuk” ve “Boncuk Oyunu”nda ana konusunu çok değişik varyasyonlarda kuvvetlendirmiştir: Bir genç ve onun eski arkadaşı ya da ustası. Ortaya çıkış tarihinin arka alanından, 20. yüzyılın en berbat yıllarında önce Hesse “Boncuk Oyunu”nda insanlığın ve ruhun ütopyasını işaret etmiştir, bunun yanı sıra Hesse tekrar bir klasik gelişim romanı yazmıştır. Her iki unsur diyalektik bir etkileşimde teraziye tutunmaktadır.
Hesse hayatı boyunca o zamanda bilgi aktarma, teşvik ve yapıcı eleştiri alanlarında onunkiler gibisini aratan kalite ölçütleriyle 60 farklı gazete ve dergi için yazdığı yaklaşık 3000 kitap eleştirisi hazırlamıştır. Thomas Mann gibi, Hesse de Goethe’nin çalışmalarıyla yoğun bir şekilde uğraşmıştır.
Hesse’nin kitaplarının eleştirileri o zamana dek tanınmayan yazarların kitaplarından Asya kültür çevrelerindeki felsefi çalışmalara kadar uzanmıştır. Bu çalışmalar bugün dahi varlığını sürdürmekte; özellikle 1970’li yıllarda batının da edebiyat, felsefe ve düşünce ortak mirası olmadan önce Hesse tarafından keşfedilmiş ve gerekli çalışmaları yapılıp kullanılır duruma getirilmiştir.
Hermann Hesse’nin tüm eserleri
1904 Peter Camenzind
1906 Çarklar Arasında
1910 Gertrud
1912 – 1913 Rosshalde
1915 Knulp
1919 Demian
1922 Siddharta
1927 Bozkırkurdu
1930 Narziss und Goldmund
1932 Doğu Yolculuğu
1943 Boncuk Oyunu
İlk Gençlik Yıllarım
Klingsor’un Son Yazı
Öldürmeyeceksin!
Şeftali Ağacı
Kaplıcada Bir Konuk Nürnberg Yolculuğu
İnanç Da Sevgi De Aklın Yolunu İzlemez
Gençlik Güzel Şey
Bir Büyücünün Çocukluğu
Küçük Dünyalar
Hermann Lauscher
Masallar
Seçilmiş Şiirler 1896-1962
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Hermann_Hesse
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
"Bilinç dediğimiz şey bir araçtır. Çoğu insan günde en az sekiz saat uyur, yani hayatımızı üçte biri...
İçimdeki boşluğu Helyum gazıyla doldurmak istiyorum. ******************************************* ...
B-O Sistemi [Mor] Seviye İki (Kabileci) / Graves Varoluş Düzeyleri
2 Cevaplar Kime:“Siddhartha (1922) / Hermann HESSE”
Bu güzel hatırlatma için teşekkürler.. ?
******************************
Rica ederim.
Kitaplarını okumayı istediğim yazarlardan.
**********************************
Özellikle Bozkırkurdu ve Siddhartha çok başarılı.