
“ Durum etiği” tartışmaları 1960’larda ortaya çıktı. Bu görüşün yandaşları, herhangi bir durumda yapılacak etik davranışın, o durumla ilgili etkenlerin karışımına bağlı olduğunu savunuyordu. Bu eylemlerden kimler etkilenir? Sonuç nelere mal olur? Sonuç gelecekteki durumları nasıl etkiler? Hem soran kim bir kere? Sadakatsizlik durumunda, durum etiği, diğer şeylerin yanında evliliğin durumunu bilmek isteyecektir. Evliliğin gidişine göre etik tavır farklı yerlerde bulunabilecektir. Durum etiğinin karşılarıysa bu türden akıl yürütmelerin, kişinin yapmak istediği her şeyi haklı kılabileceği hissiyle karşı çıkmıştır. İşbu karşıtlardan bazıları tümüyle mutlakçı bir duruş sergilemiştir: Sadakatsizlik, hiçbir koşula bağlı olmadan daima yanlıştır.
Ancak işin paradoksal tarafı, duruma has özellikleri göz ardı etmek suretiyle de bazen keserin kendimize yontmasını sağlayabilmemizdir.
Silahlı soyguncular bankaya dalar, müşterileri ve memurları sıraya dizer ve cüzdanlarını almaya başlar. Sıranın en ucundaki iki veznedardan biri, diğerinin eline hızla bir şey sıkıştırır. İkinci veznedar fısıldar: “Bu ne yahu?” Birincisi de fısıldayarak yanıtlar: “Senden geçende borç aldığım ellilik.”
* On yedinci yüzyıl Fransız matematikçi ve filozofu Blaise Pascal Tanrı’ya inanmaya veya inanmayaya karar vermenin, temelde bahse tutuşmak olduğunu öne sürmüştür. Tanrı’nın varlığına inanmayı seçerseniz ve her şey bittiğinde Tanrı’nın olmadığının ortaya çıkması büyük bir sorun değildir. Eh, tabii Yedi Ölümcül Günah’ı şöyle doyasıya yaşayamadan gitmiş oluruz ama bu, diğer seçenekle karşılaştırdığımızda önemsizdir. Öte yandan Tanrı yoktur der ve sonunda kendisiyle karşılaşırsak hapı yuttuk, yani ebedi saadeti kaçırdık demektir. Bu nedenle, der Pascal, Tanrı varmış gibi yaşamak stratejilerin en iyisidir. Bu tavır, akademik çevrelerde “Pascal’ın Bahsi” adıyla bilinir. Biz sıradan insanlarsa buna kısaca “neme lazım” deriz.
* Bir kadın, bir adama, kendisine domuz dediği için hakaret davası açmıştır. Adam suçlu bulunur ve tazminat ödemeye mahkum edilir. Dava bitiminde adam yargıca, “Yan ben artık Bayan Harding’e domuz diyemiyecek miyim?” diye sorar.
“Öyle,” der yargıç.
“Peki, bir domuza Bayan Harding diyebilir miyim?”
“Tabii,” der yargıç, “herhangi bir domuza Bayan Harding diyebilirsiniz.”
Adam bunun üzerine Bayan Harding’e bakar, “İyi günler dilerim, Bayan Harding,” der.
* Tanrı, cennet bahçesinde Adem ile Havva’ya görünür ve ikisi için birer hediye getirdiğini ve hediyeleri seçmeyi onlara bırakacağını söyler.
“Birinci hediyem,” der, “ayakta işeyebilme yeteneği…”
Adem hiç düşünmeden, “Ayakta işemek ha!” diye atlar, “şahane! Ben onu istiyorum!”
“Tamam,” der Tanrı. “O senin olsun. Havva, diğeri de senin o zaman.”
“Neymiş o peki?”
“Çoklu-orgazm.”
8 Cevaplar Kime:“Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer / Thomas Cathert/Daniel Klein – II”
Vaaaauv…Bunların hangisine yorum yapacağımı bilemedim.Tekrar okuyup düşüneyim,sonra birşeyler bulurum.
********************
Benim yönetemi kullanabilirsin. Yazarken düşün…
Hemen bir durum etiği yapiim dedim ama aklım durdu..
pp 
***************************
Ben de kalakalmıştım. Aklım oracıkta pötürdeyivermişti.
Etik çok zor, belki etiket yapabilirim ehi.
Ben bu yazıda bir ikilem sezinledim sanki.BEN ve diğeri.Bir de şu etik meselesine kafam takıldı,kime ve neye göre etik?Son cümle ile ilgili yorum yapmıycam.Tanrı’nın lütfu deyip konuyu kapatıcam.
***********************
Bazı insanlar insanları ikiye ayırır: Ben ve diğerleri.
Diğer yandan yazar etiği iki şekilde ele almış. Duruma göre etik veya hiç bir koşula bağlı olmadan etik. Hangisi hoşumuza giderse onu alcaz galiba. ehi. ( hiç etik değil. )
Bu arada Tanrı her canlının türlerine farklı farklı yetenekler bahşetmiş.
Hangi tür olursa olsun bu yeteneklerin değerini bilmeli kanımca.
Ben ve diğerleri demeyen kaç insan vardır ki?Diğer yandan hoşumuza gideni seçtiğimize göre hiç etik davranmıyoruz sanki,yeteneklere gelince ben de Tanrı’nın bahşettiği yeteneklerimin farkındayım.
***********************************
Diğerlerinin beni olabiliyorsak problem yok kanımca.
Diğer yandan; “Toplum ve medeniyet denilen belaların neredeyse tek varoluş sebepleri, insanların duygularını ifade ediş biçimlerini kısıtlamaktır.” deniyor.
Sadece toplum ve medeniyetin var olduğu yerde etikten söz edebiliriz. Oysa ben toplum yerine güruh, medeniyet yerine tek dişi kalmış bir canavar görüyorum.
Bi de insanlar yeteneklerini kullanabildikleri ölçüde mutlu olabiliyorlar sanırım. ehi.
Sonuncuya yorum yapayım… Demek ki seçenekleri görmeden, en iyisini kapayım diye atlamak her zaman akıllıca olmuyormuş… Yaşasın kadın olmak!
**************************
Seçenekleri iyi değerlendirmek lazım gerçekten. Hele tüm insanlığı etkileyecekse…
Domuz davası, muhteşemm. Bazı insanlar hakikaten muhteşem..
************************
Bazı insanlar akıl ve zekanın konsantre karışımını fondip yapıyorlar… Sert bir karışım…
neme lazım
Güzel bir soru.