
*Şunu hatırdan çıkartmayın, ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar; okuma zamanınızı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukardan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetleriyle tanır. Okunması halinde sadece bunlar gerçekten bir şeyler öğretir ve insanı eğitir…
*Dil insanı çarpar. O halde şarlatanlara parlatılanlara değil, düşüncelerin gerçek çocuklarına, onun biricik sevgilisi olan hakikatin hakiki aşıklarına itibar etmeliyiz. Böylece dilin kendilerini çarpmış olduğunu göstererek dile de sadakatimizi göstermiş oluruz.
*Cehalet ancak zenginlikle bir arada bulunduğu zaman soysuzlaştırıcıdır. Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar; onun işi ya da uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder. Fakat cahil olan zenginler sadece zevkleri peşinde koşarak ömürlerini tüketirler ve vahşi hayvanlara benzerler.
*Bir kimse ne kadar fazla okursa, okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır: Zihin üzerine tekrar tekrar yazı yazılan bir tablete benzer. Derin derin düşünmeye zaman yoktur ve okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir, nasıl ki aldığımız gıdalar bizi yemekle değil sindirimle beslerse. Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz, büyük bölümü itibariyle kaybolur. Gerçekten de bedensel gıdalarımızla zihinsel gıdalarımız arasında durum hemen hemen aynıdır: insanın yediklerinin beşte biri ancak hazmedilir, geri kalan buharlaşmayla, terlemeyle ve benzeri şekilde kaybolup gider. Bütün bunlardan kağıt üzerine dökülen düşüncelerin kumsaldaki ayak izlerinden faklı olmadığı sonucuna varılabilir: Doğru, adamın yürüdüğü yolu görürsünüz, fakat yolda ne gördüğünü bilmek için onun gözlerine ihtiyaç duyarsınız.
*Yazmanın en kolayı kimsenin anlayamayacağı şekilde yazmaktır; öte yandan derin meseleleri herkesin anlayacağı biçimde yazmaktan daha zor bir şey yoktur. Anlaşılmaz olan anlayışsız olana akrabadır ve her zaman anlaşılmazlığın altında büyük düşünce derinliğinden ziyade gizli bir esrar perdesine bürüyerek gizli bir şaşırtmacanın bulunması galip ihtimaldir. Eğer yazar gerçekten akıllı ise yukarda bahsedilen bütün sanatlar lüzumsuzdur, çünkü o bir insanın olduğu gibi görünmesine izin verir ve Horatius’un söylediği şeyi bütün zamanlar için doğrular: “Sağduyu iyi bir üslubun kaynağı ve kökenidir.”
*Küçük bir düşünceyi anlatmak için çok sayıda sözcük kullanma her zaman her yerde vasatlığın en şaşmaz işaretidir; buna mukabil çok sayıda düşünceyi birkaç sözcüğe giydirmek seçkin kafaların hiç bir zaman aldatmayan becerisidir.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
Yaptığımız her tercih, biz farkına varmasak bile, problemin ortaya konuş şeklinden etkilenir. Yakla...
* Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim. * Bir insanın kendine k...
Çok kısa süreli hafıza engelini aşmayı başaran bilgiler, yeni bir ortama kavuşurlar. Yeni bir ortama...
6 Cevaplar Kime:“Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine / SCHOPENHAUER – II”
Az konuşmak tercihimdir…
Derste konuşmak da kendi tercihimdir
İkisinin arasındaki dengeyi kurabilmek ise yapabildiğim en iyi şey olsa gerek…
Bir de okumalı bünye…
****************************
Dinlemek çoğu kez konuşmaktan daha zor.
Fakat derste konuşmaya bayılırdım ben.
Yanımdaki, önümdeki, hatta iki üç arkamdakiyle iletişime geçerdim.
Bi tek öğretmenle iletişime geçemezdim. ehi.
“CEHALETLE ZENGİNLİK BİRLEŞTİĞİNDE SOYSUZLAŞTIRIR İNSANI…” BUNU EZBERLEMEK VE HİÇ UNUTMAMAK LAZIM..
“YAZMANIN EN KOLAYI, HİÇ KİMSENİN ANLAMAYACAĞI ŞEKİLDE YAZMAKTIR….” DA, KULAKLARA KÜPE!!!
***************************
Aslında ülkemde bunu ezberlemeye gerek yok.
Sadece iyi gözlem yapmak yeterli. ehi.
Ancak hiç kimsenin anlamayacağı şekilde yazmak, işte buna dikkat etmek gerek. İfade edebilme yeteneğimiz kadar anlaşılabiliyoruz çünkü.
Müthiş! Özellikle 4. paragraf çok düşündürdü beni. Gerçekten çok doğru. Seçtiğin bölümler gerçekten çok anlamlı. Yine farkındalığı arttırmak adına, önemli bir hizmette bulundun. Çok beğendim. Teşekkür ediyorum.

*************************
Gerçekten de çok okumaktan ziyade okuduklarını hazmedebilmek daha önemli.
Zira sadece hazmedebildiklerimizi içselleştirebilip idrak edebiliriz… ( kafasını kitaba daldırır, sonra yukarı bakıp düşünür ve hazmeder. ehi.)
Kulaklarımıza küpeleri taktık.
Aynaya baktık.E yine aydnlandık…..Farkına varmaya devam…
****************************
Farkına vardıkça, farkına varmadığım ne çok şey olduğunun farkına varıyorum…
okudum,bilgilendim.teşekkür ederim
Rica ederim.