
Reform varolan bozukluğun üzerine yama yapmaktır. İhtiyacımız olan köklü bir eğitim devrimidir.
Not: Videoyu Türkçe altyazılı izleyebilmek için, play düğmesinin yanındaki “View subtitles” yazan yere tıklayın ve Turkish‘i seçin.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
İllüzyonda Son Nokta!
Yaptığı illüzyon gösterileriyle Amerika’da olay yaratan Criss Angel, bu gösterisinde insan aklının s...
Yaptığı illüzyon gösterileriyle Amerika’da olay yaratan Criss Angel, bu gösterisinde insan aklının s...
Oyuncak Bebek Bobo ve Şiddet.
“Alberd Bandura 1960’ların başında, Davranışcılığın bir versiyonunu geliştirdi; buna önce Sosyal Dav...
“Alberd Bandura 1960’ların başında, Davranışcılığın bir versiyonunu geliştirdi; buna önce Sosyal Dav...
Başaramayacaklar...
Bir gazetede “Basılan Karakola Kahreden Telefon" başlığıyla okuduğum yazı kahretti beni. Dört şehidi...
Bir gazetede “Basılan Karakola Kahreden Telefon" başlığıyla okuduğum yazı kahretti beni. Dört şehidi...
Bilgi Paylaştıkca Çogalır...
11 Cevaplar Kime:“Eğitim Devrimi.”
Bam telime bastın
Çocukluk hayallerimi gerçekleştiremedim.Ödüllerimi ezip geçtim….
Ama bundan sonra bir sözüm var kendime,sevdiğim mesleği hatta meslekleri yapacağım.
Yoksa cidden çok üzlüyorum.
Bu arada o, burda yok ( sevgili ) olsaydı çok söyleyeceklerim vardı videodaki amcam gibi…Madem duymak istemiyor ona hiçbirşey duyurmayacağım oyumbencim…
Bu arada sen de aynı dertten muzdaripmişsin gibi….(meslek konusunda )
*********************************
Her sabah karnımda tuhaf bir hisle uyanıyor ve olduğum kişiye uymayan bir işte, zamanın hayatımla beslenmesine tanık oluyorum.
Her sabah kendime bir adım daha yaklaşırken, kendimden uzaklaştığımı görüyorum.
Her sabah zoraki bir gülümseme ile aynadaki aksime baktığımda ayna üzerinde kayan bir su damlası gibi yok olduğumu hissediyorum.
Evet her sabah yanlış yer, yanlış zaman ve yanlış kişinin acı kokteylini fondip yapıyorum.
Hayatın şehvetli bir zevkle ve itinayla zımparaladığı ruhum, can çekişirken kulağıma fısıldıyor;- Kaç. Çabuk kaç…
Oysa, zaman hayatımla geviş getirirken nereye kaçabilirim?..
Bazen zamanı bükmek istiyorum…
Ben kaçtım, Güzel İnsan, Aynşıtayn’ın Türkiye Sürümü Güzel İnsan…( bir önceki hayatımdaki biyolojik kardeşim)
Sıra sende….yüreğim burkuldu…yorumuna…
Birkaç ay öncesinde aynı şekilde yataktan kalkıyordum.
Ölsem de gebersem de bu işi sonlandıracağım dedim.
Kendimi eve kapadim…kendimi koskocaman bir büyüteç altına aldım.
Okudum,okudum,okudum ( kitap,blok,net,kuantum,vb)
Aklına gelebilecek herşeyi okudum.
Çünkü kendimi gerçekleştirememenin verdiği acı,hiçbirşeye benzemiyor.Müthiş bir boşluk….
Sana tüm kalbimle katılıyorum…
Seni çok iyi anlıyorum…
Herşey çok güzel olacak…
********************************
“İnsanoğlunun en fazla ıstırap çektiği derin kişisel yenilgisi, kişinin aslında yapabilecekleriyle, sadece yaptıkları arasındaki farktan kaynaklanır.”
İşte bu sözleriyle, beynimi bulunduğu kaptan çıkarttı ve defalarca onu tokatladıktan sonra yerine koydu Ashley Montagu.
Ve ben beynimin eskisi gibi çalışabileceğinden şüpheliyim.
Fakat “Bu dünyada istediklerini elde edenler, ayağa kalkıp istedikleri ortamı arayanlardır. Eğer aradıklarını bulamazlarsa, yaratırlar.” demiş Bernard Shaw.
Ayağa kalkmak istiyorum ama sırtımda ben varım…
Yok..yoksa sınırdan geçemezsin.

H E R Ş E Y
Ç O K
G Ü Z E L
O L A C A K !!!!!
*********************
Olacak valla…
Dünyada kaç kişi vardır sevdiği,istediği işi yapabilen?Şöyle bir etrafına bakınırsan bu konuda yalnız olmadığını görürsün.Artık,özellikle günümüz şartlarında insanlar sevdiği işi yapmak lüksüne sahip değiller,çoğunluğu geçimini sağlayabileceği,karnını doyurabileceği işlerde çalışmak zorunda,tabi bulabilirse!!Eğitim,çocukluktan itibaren kişilerin yeteneklerine,eğilimlerine göre verilebilseydi belki durum daha farklı olurdu.Bunun için sistemin temelden değişmesi gerekir,değişse de bizim ömrümüz yeter mi görmeye bilmiyorum.Ayrıca yukarıdaki yorumlarını daha önce yazdığın yazılardan aldığını farkettim,okuyunca tanıdık geldi
********************************
Aslında insan hobileriyle işini ayırma yeteneğine sahip olabilmeli. Ancak hobisini iş olarak yapan biri varsa, o kişinin cidden doğru yolu bulmuş olduğuna inanıyorum.
Herşeyden önce çok güzel bir sunumdu, keyifle izledim, dinledim. Yalnız bir diğerinin tekrarı gibi geliyor bu tür konuşmalar hep bana, seyredince veya buna benzer bir kitap okuduğumda nedense etkisi iki gün sürüyor. Ardından yine normal sıradan yaşama geri dönüyorum.
Şimdiii hangi birine ne yorum yapacağımı şaşırmış olsam da ilk aklıma gelenleri yazmak istiyorum izninle; sevdiği işi yapanları şanslı insanlar olarak görüyorum. Bu şans da herkese denk gelmiyor, gelemiyor. Kimileri var bu sunumdaki itfaiyeci örneği gibi, çocukluktan beri idealist davranıp yapmak istediği iş için her türlü zorluğu yenip sonrasında o işe sahip olanlar. Sayıları o kadar az ki Türkiye gerçeğinde ama yine de var. (Ahmet Şerif İzgören’in bir kitabında bu konuyu şöyle örneklendirmişti. İlkokulda sıra ile herkese soruyorlar büyüyünce ne olacaksın diye, herkes birşey söylüyor. Çocuklardan biri Başbakan diyor, sınıfta bir kahkaha kopuyor, belli ki kimse inanmıyor. Çocuğun adı Mesut Yılmaz) Sadece bilmem kaç saate sığdırılan bir testin sonucuna göre meslek sahibi olmak, istediği işi yapmanın sadece zamana karşı bilgiyi yarıştırmak olduğu düşünüldüğünde ne kadar olanaklı tartışılır.
Güzel, çok güzel düşünceler var ama uygulama alanımız o kadar dar ki… Gelelim tutku meselesine, tam da bu konu ile örtüşüyor. Bir süre önce Tutku başlıklı bir yazı yazmıştım blogumda. İnsanın işini severek ve tutku ile yapması ile ilgili. Bu sunumu izledikten sonra yorum sayfanda sana verebileceğim cevap aslında senin cevabın; “Çoğu kez tutku ile yaratıcılık birleştiğinde deha olur. Ne yazık ülkemdeki bürokratik sistem bu kişisel özellikteki vatandaşlarını hırpalar. Sistemimiz kendisine koşulsuz itaat eden bireyler olsun istiyor. Düşünmesin,yaratmasın, problem çıkartmasın. Sadece söyleni yapsın. Mümkünse söylenenin doğru yada yanlış olduğu hususunda fikir beyan etmeden sadece yapsın. O yüzden genelde hem yaratıcı, hem tutkulu hem de sistem içerisinde sevilen ve istenen bir insan olmak ne zor. Hatta neredeyse imkansız.” demiştin. Şimdi bu açıdan düşündüğümde tutku duyarak yapabileceğim bir işe sahip olabilmek konusunda ciddi endişelerim var. Aslında bu konuyu kendim için pek de önemsemiyorum nerdeyse. Tek endişem başta kendi oğlum olmak üzere yetişen tüm çocuklar için. Eğitim sistemi gün geçtikçe berbatlaşırken, o devasa dünyalarına ezberletilmiş düşünceler koymak, hayallerini sınırlandırmak, test manyağı yapmak ve hatta şansı yaver giderse istediği, arzuladığı işe sahip olabilmek gerçekleri ile savaşacaklar. İnsan ne yaparsa yapsın ama sevdiği işi yapsın derim hep, sevdiği iş karın doyurmayabilir, bu ülkede saygın bir meslek olarak nitelendirilmeyebilir, kişinin başta ailesi karşı çıkabilir. Ya bunları göze almak gerekecek ya da sistemin kendilerini yutmalarına göz yumacaklar. Açıkçası gelecek nesil için çok endişeliyim.Her ne kadar bu sunum başka bir ülke gerçeğini gözler önüne serse de durum bizde çok daha vahim.
Son olarak işini sevmeyen insanların hafta sonunu iple çektiklerini söylemişti sunumun başında konuşmacı. Bu kısımda güldüm açıkçası, hafta sonunu bile bekleyemediğim bir işim var.Şanslı mıyım sence?
*******************************
İşin aslı; kişisel gelişim kitapları ya da bu konuda hazırlanmış sunular bende de yeteri kadar kalıcı etki gösteremiyor.
Sanırım bu yüzden en sevdiğim kişisel gelişim kitabı Ahmet Şerif İzgören’in “Hıdır Kişisel Gelişiyor” kitabı.
Ancak bu tür konularda hazırlanmış kitap ve sunuları arada bir okuyarak rahatlamama engel değil bu durum.
Fakat sunumdaki itfaiyeci örneği gerçekten çok şey ifade ediyor.
Ülkemde yüzbinlerce yetenekli insan, kendi yeteneğini ve kapasitesini keşfedemeden, olmaya zorlandıkları meslekleri tercih edip kendilerini gerçekleştirme şansını kaçırıyorlar.
Aslında bu sadece onların şahıslarına zarar vermiyor, toplum da bu kişilerin kapasitesinden mahrum kalıyor.
Bence bir ülkenin gelişmişlik seviyesi o ülkede yaşayan insanların işlerini sevmeleriyle doğru orantılı.
Ancak hayatın gerçekleri bazen çok sert olabiliyor.
Sevdiğimiz işi yapma imkanına kavuşmak çoğu kez şans oluyor.
E napalım? Sevdiğimiz işi yapamıyorsak biz de yaptığımız işi severiz. ehi
Belki bu şekilde de tutku ile yaratıcılığı birleştirmeyi başarabiliriz.
Bu arada hafta sonu dahil çalışmak zorunda kalman çok hoş olmasa bile bir işin olduğu için şanslı olduğunu düşünerek kendini motive edebilirsin belki. ( Pollyanna yan gözle yazılanlara bakar ve ” noluyo ya? bunlar benim cümlelerim” der. ehi. )
iyi bir konferansmış.
“sanayi modelinden zıraat modeline geçmeli eğitimin temeli böyle kurulmalı” diyor.
hımmm…. çok ilginç buldum..
***********************************
Oysa facebook ta yer alan farmville uygulamasına bakınca; tarım toplumundan, sanayi toplumuna hala geçememiş olduğumuzu düşünüyorum. ehi.
Çok zarifsiniz,Anjelika Hanım,destekler niteliktte ki sözlerinize teşekkürederim.
Ama dediğimiz gibi “herşey çok güzel olacak.”
*************************
Olacak valla.
Bugün okuduğum haberde yine bizim ders saatlerimizle oynama yapmışlar.Fen ve Teknoloji dersinin süresini azaltmışlar.Öğrencilerimin en keyif aldığı dersti.Sağolsunlar içini boşaltıyorlar derslerin,kitapların…
Bu sistemin bir parçası olmak bazen canımı sıkıyor.
***********************************
Bu devirde öğrenci olmak ceza gibi.
Sistem olsa da parçası olsam. ehi.
Oyumben, kızımın hissettiklerine cevap versen ancak bu kadar olurdu:

“Bu devirde öğrenci olmak ceza gibi.”
Sanırım sayfanı okusa, sana minnetle teşekkür ederdi, duygularına tercüman olduğun için.
*************************
Mutluyum. Çünkü öğrenci değilim
Fazlasıyla ütopik. Yazık ki.
yürürlükte olan bir eğitim sistemi çocukların ne hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını kullanmaya ne de girişimci ruhlarını ortaya çıkarmalarına izin vermiyorsa, kendilerine dikte edilen şeyleri hiç sorgulamadan kabul etmeyi öğretiyorsa bir tek amaç güdüyordur:
otoriteye bağımlı ve edilgen bir toplum yaratmak.
Amaca ulaşıldı sanırım.
Ve bu devirde, bu sistemde öğretmen olmak da ceza gibi.
***********************************
“Otoriteye bağımlı ve edilgen bir toplum yaratmak” dediğinde aklıma Cordyceps cinsi bir mantar geldi. ( nasıl yani ? ) Sanırım bunu yazmalıyım…
insan otoriteye ne kadar çok boyun eğerse o kadar çok iyi dindar, iyi vatandaş olur ama kendi olamaz.
değiştireceğim, bazı şeyleri değiştireceğim.
************************************
* Kutsal bir amaca inanç, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doğan boşluğu doldurmaktır.
* Bir insanın kendi mükemmelliğine olan inancı ne kadar zayıf ise, ulusunun, dininin, ırkının ve ya inandığı kutsal amacın mükemmelliği yönündeki iddiası o kadar kuvvetlidir. -Eric Hoffer